Balınızı tanıyor musunuz?

Hayatınız en çok hangi ekran önünde geçiyor?

Benim telefondan sonra en çok baktığım ekran bilgisayarımın ekranı.

Çalışmak için de, eğlenmek için de. Bir şeyler izlemek için televizyon kanallarından ziyade Youtube’u tercih ediyorum. Herkesin anlatacak bir şeyinin olduğu bir platformda harika içerikler de var, tam bir zaman kaybı dediklerim de. Ancak bazı kanallar var ki çoğunlukla keyifle ve bir şeyler öğrenerek izliyorum.

FluTV de bunlardan biri. Sizle paylaşmak istediğim asıl şey ise bu kanala geçtiğimiz yıl içinde konuk olan bir arıcı.

Bugün dünyada yaklaşık 50 milyonun üzerinde arı kolonisi bulunduğu ve bunlardan 1 milyon tonun üzerinde bal elde edildiği hesaplanmış. Arıcılık çok da tarihi bir uğraş. M.Ö 7000 yıllarında yapılan çizimlerde buna rastlıyoruz. Ancak gerçek arıcılık dediğimiz; arıları öldürmeden ballarını alma eylemi çok daha sonra, birkaç yüzyıl önce gerçekleşiyor.

Dünyada kovan başına ortalama bal üretimi 20 kg, Kanada 64 kg, Avustralya 55kg, Macaristan 40kg, Arjantin 40kg, Çin 33 kg ve Meksika 27 kg ile ortalamanın üzerinde. Türkiye’de ise kovan başı ortalama bal üretimi 16 kg. Bu ülkelerin hepsi birer bal ihracatçısı. Hem dünya bal ticaretindeki payımız hem de koloni başına bal üretimimiz dikkate alındığında, ülkemizin sahip olduğu mevcut arıcılık potansiyelinden yeteri kadar faydalanamadığını görüyoruz.

Zaten programa konuk olan Temmuz Arşiray da bunun üzerinde çok durdu. Meraklılarına programı izlemelerini mutlaka öneririm. Bir konuda heyecan duymak, peşinden gitmek ve çevreye olumlu bir örnek olmak konusunda çok ilham veren biri.

Mümkün olduğunca doğal yoldan arıcılık yapmak üzerine yola çıkan, bunun için arıcılık yaptığı yeri de özenle seçen biri. Çünkü söz konusu organik üretim olduğunda sadece üretim yapan kişinin zararlı kimyasallar kullanmaması yeterli olmuyor, çevredeki üreticilerin de aynı şekilde hareket etmesi çok önemli. Çünkü etkileşim çok fazla.

Bir hikaye vardı, gerçek mi efsane mi bilmiyorum ama sözlü olarak hikayesi yayılan çiftçi kendi bahçesi için en iyi tohumları kullanıyorken tüm komşularına da bunları hediye ediyordu. Çünkü rüzgar, arılar, kuşlar gibi etkenlerle komşuların üretimindeki ürünlerin bir şekilde kendi bahçesine karışacağını biliyordu.

Bizlere bu konudan düşen ne derseniz, tüketici olarak seçici olmak derim. Bal ne yazık ki bakarak ya da tadarak kalitesi anlaşılan bir şey değil. En büyük sorun sahte üretimler, glikoz şurubunun bal olarak piyasaya sürülmesi bir diğeri de yapılan yoğun ilaçlamanın (hem meyve sebze tarlarında hem de kovanlarda) balda da kalıntı bırakması.

Eğer arıcılık ürünleri tüketiyorsanız bal üreticilerine şu soruları sorarak alışveriş yapın. Yerel üreticiden direkt almıyorsanız büyük şirketlerin de sosyal medya hesaplarından ya da mail adreslerinden bilgi edinebilirsiniz.

Bal kendi kovan(lar)ınızdan mı? Başka bir kaynaktan bal paketliyor musunuz? Eğer öyleyse, nereden? (Satışını yaptığı balın kaynağını bilmeyen bir satıcı, işlemci veya paketleyiciyi asla desteklemeyin.)

Exit mobile version