Beş rakamlı maaşlarından vazgeçerek dünyayı dolaşanlar, koca evini satıp minik bir karavana yerleşenler, Ferrari’sini satan bilgeler… Bunca fedakarlığın mantıklı bir nedeni olmalı!
Herkes mutluluğun peşinde olsa da hiç kimsenin mutlu olamadığı bir dünyada yaşadığımızın galiba pek farkında değiliz. Elbette bu halet-i ruhiyenin sebepleri bir hayli değişken. Ancak araştırmalar gösteriyor ki hayatımızın çoğunu geçirdiğimiz işlerimizde, belki de zar zor kazandıklarımızı yanlış yerlere harcamamız, bu mutsuzluğun en büyük sebeplerinden bir tanesi.
Gardırobunuzu açıp şöyle bir bakın. Sahip olduğunuz kıyafetlerin kaç tanesini son bir yıl içerisinde bir kere bile giymediniz? Bazanın altına kaldırılan, dolabın bir köşesine tıkıştırılan kıyafetlerden bahsetmeye gerek bile yok! Alınıp okunmayan kitaplar, toz alırken gına getiren ıvır zıvırlar, buzdolabının bir köşesinde bozulmaya terk edilen ve sonra çöpe giden yiyecekler… Sürekli bir tüketim hali içerisindeyiz. Hiçbir şeyimiz eksik kalmasın, her şeyimiz en iyisinden olsun istiyoruz. Bunu istemekte elbette kötü bir şey yok. Sorun bilinçsiz tüketiciler olmamızda…
Minimalizmle Tanışın
Son zamanlarda mutluluğu arayanlar arasında hızla yayılan bir akım var: Minimalizm. Yani sadece ihtiyacın olan şeylere sahip olduğun, ihtiyacın olan kadarını satın aldığın, sade, gösterişten uzak ve bir o kadar da samimi bir yaşam stili. Benimsemek hiç de kolay değil, ancak bir kez kendinizi alıştırdığınızda, bunca zaman yaşadığınız hayatın sizi nasıl da bin parçaya böldüğünü anlamanız çok da uzun sürmeyecek. Elinizin altındaki fazlalıklar hayatınızdan çıktığında, mutluluğa daha çok yer açılacak. Gereksiz yere harcadığınız paralar bir kenarda birikmeye başladığında, sizi mutlu edecek anları, anıları satın almaya daha çok fırsatınız olacak. Hep gitmek istediğiniz fotoğrafçılık dersleri, sürekli gezmek istediğiniz ülkeler daha ulaşılabilir hale gelecek. Arkadaşlarınıza daha çok zaman kalacak. Hedeflerinizden sizi uzaklaştıran gereksiz, kafa karıştırıcı detaylar önünüzden birer birer kalkacak…
Peki Ama Nasıl?
Öncelikle sahip olduğunuz fazlalıklardan kurtularak işe başlayabilirsiniz. İşin sırrı, elinize aldığınız herhangi bir şeye “Bir yıl içerisinde bu şeye ne kadar ihtiyacım oldu?” diye sormak. İhtiyacınız olmayanları elinizden çıkarıp, kenara ekstra para koymanızı bile sağlayabilir bu alışkanlık. Ya da ihtiyacınız olmayanları bağışlayıp, ihtiyacı olanları sevindirmeniz de mümkün. Her iki türlüsü de ayrı bir mutluluk kaynağı olacaktır, emin olun.
Ancak bunun hiç kolay olmayacağının da farkındasınızdır eminim. Bu alışkanlığı edinmek için, minimalizmi hayatının merkezine koymuş iki arkadaşın, internet dünyasında The Minimalists olarak bilinen Joshua Fields Millburn ve Ryan Nicodemus’un oyununa katılmanızın faydası olabilir. 30 gün süren bu oyunda yapmanız gereken, gün gün ihtiyacınız olmayan eşyaları hayatınızdan çıkarmak. Bu bir kitap da olabilir, kitaplığınızda yer kaplamaktan başka bir görevi olmayan bir biblo da. Bir koltuk da olabilir, bir tabak da. Tamamen size bağlı. İlk gün sadece bir nesneden kurtularak işe başlıyorsunuz. İkinci gün bu sayı iki oluyor. Günler ilerledikçe bu sayı da birer birer artıyor. 30. güne geldiğinizde o gün sahip olduğunuz 30 şeyden vazgeçmeniz gerekiyor. Sizce yapabilir misiniz? Eğer bu hayat tarzının size mutluluğu getireceğine yeterince inanırsanız bu mümkün! Eğer bir yakınınızı da size katılmaya ikna ederseniz, bu iş hem daha eğlenceli hem de daha kolay olabilir!
Peki Sonunda Ne Olacak?
Tertemiz, ferah bir yaşam alanına sahip olacaksınız. İhtiyacınız olmayan ne kadar da çok şeyi hayatınıza dahil ettiğinizin farkına varıp, aynı şeyleri hayatınıza yeniden sokmayacaksınız. Gereksiz alışveriş yok, gereksiz kıyafetler olmadığından bugün neyi giysem sıkıntısı yok, dolabınızda ne yiyeceğiniz belli. Elinizde gerçekten de okumak istediğiniz kitaplar var… Her şey oldukça net ve sade. Üstelik gereksiz harcamalar yapmayı bıraktığınızdan elinizde bolca para da kalacak. İşte işin asıl zevkli kısmı da burada başlayacak!
Kazancınızla Eşya Değil, Deneyim Satın Alın
Minimalizm, hayatınızı münzevi bir şekilde sürdürmenizi söyleyen bir düşünce sistemi değil. Aksine, hayatınızı daha dolu dolu yaşamanızı sağlamak üzere edinmeniz gereken bir alışkanlık olarak var. Varlığınızı üç beş sene içinde eskiyecek ve çöpü boylayacak şeylere değil, ömür boyu etkisinden çıkamayacağınız hayat deneyimlerine harcayın diye sizi yönlendirmeye çalışıyor. Zira gereksiz yere aldığınız her şey, yaşamınızdan saatlerinizi çalıyor. Belki de mecburen çalıştığınız işlerde kazandıklarınız, sizi pek de mutlu etmeyen, hatta yarattığı büyük borçlarla daha da mutsuz olmanıza neden olan nesnelere gidiyor. İşte bu durumun farkına varıp, hayatınızı basitleştirmek için bir adım attığınızda, hayatınız kısa sürede değişmeye başlayacak. Daha büyük bir ev, daha iyi bir araba, daha özellikli bir telefon önemini yitirecek. Daha iyi yemekler, daha sosyal bir hayat, daha çok seyahat, daha çok paylaşım ve daha çok mutluluk sonunda sizin olacak.