Bir Lübnan deyimiymiş
“Paris Paris olmadan
Beyrut Beyrut’tu.”
Ortadoğu güzel, kıymetli, tarihi bir evdi. Dünyanın evi. Dünyayı kalbine alan ev. Kültürlerin, geleneklerin birbirine köklerini uzattığı yer.
Ortadoğu’ya dair güzellikleri miş’li geçmiş zamanda bıraktılar. Ortadoğu bir masal oldu, biz masaldan öncesini özleyen insanlar.
Ağustos ayında Beyrut’ta bir patlama yaşandı. 1 milyon 800.000 metrekare alan bu patlamadan doğrudan etkilendi. Patlayıcı uzmanları, bölgeyi tanıyanlar patlamanın etkisini dilleri döndüğünce anlatıyor. Yaşanılan şey aslında bir felaket.
MÜSLÜMANLAR ÖLDÜRÜLÜYOR!
Bir liman şehri tarihe gömüldü. Ölenler, yaralananlar, feryatlar… Videoları bir yerden sonra izleyemedim. Coğrafya kaderdir sözünü yenilgilere perde yapmak için ısıtıp ısıtıp önümüze koyuyorlar.
Dünyanın pek çok yerinde Müslümanlar ölürken/öldürülürken/ diğerlerine izletiyorlar, gereksiz tartışmalara boğuyorlar. Katiller Müslümanları öldürüyor. Suriye’de varil bombalarıyla, Filistin’de İsrail ateşiyle, Beyrut’ta patlamada kaç çocuk öldü, kaç çocuk ağır yaralandı.
Taliban saldırılarında 5 aylık çocuklar ayaklarını kaybetti. Afganistan’da savaştan ve çatışmadan geriye yetim, öksüz, engelli ne kadar çocuk kaldı?
BU KADAR KOLAY MI?
Müslüman çocukları öldürmek bu kadar kolay mı? Savaşlardan geriye kalan bir şekilde kalabilen çocukların başına gelenler. Batı’nın sömürdüğü, işgal ettiği hayatların Batı’yı bir kurtuluş olarak görüp oraya iltica etmesi…
21’nci yüzyıl savaşlarda, çatışmalarda, göç yolunda ölen çocuklarla hatırlanacak. Çocuklarımız, torunlarımız “Benim ailem acaba o yıllarda” ne yapıyordu diye dijital arşivleri araştıracak. Biz bol bol fotoğraf paylaştık, dünya yandı yıkıldı ve Müslümanlar yaralarına hep yanlış merhem sürdü. Bu uykudan inşallah hep beraber uyanalım. Allah ülkemizin ve İslam aleminin yardımcısı olsun.
Müslüman çocuklar, ümmetin çocukları…
Duam o dur ki geleceği siz inşa edin.
Bahtınız açık olsun.