Hayret Uzatır mısınız?

İlk defa bakıyorum, Rabbim, her şeye.

Yeryüzünü yeniden görür gibiyim

Bakıyorum renkler var: Mavi, yeşil, mor,

Gökyüzünde bulutlar uçup gidiyor.

Yollarda insanları, kuşu köpeği,

Öğreniyorum yeni baştan sevmeyi.

Şu âlem ayân ettiğin bize,

Ağaç, dal, yaprak meğer her şey mucize!

Anlıyorum her bir işte meramını,

Sevmeyi, ölmeyi, ömrün devamını,

Anlıyorum, şu kuş neden yuva yapıyor.

Anlıyorum, Allah’ım, kalbim niçin çarpıyor.

Ziya Osman Saba/Hayret

Penceremden baktığımda kısıtlı gördüğüm gökyüzünü, şehrin göbeğine serpiştirilmiş birkaç yeşilliği, mahallemdeki çocuk parkına bırakılmış 5 metrekare toprağı seyre dalıyorum bazen. Seyre daldığım sınırlı olunca tefekkürüm de bir bakmışım sınırlanmış. Üzülüyorum sonra, sorguladığımız ne çok şey var. Ama bunlardan kaçı sorgulanmayı hak ediyor, bunca tekdüzelikten ayırt edebilmek zorlaşıyor. Belki benim içindir bu zorluk, belki birçoğumuz adına.

Kimse ardımızdan kayıp

ilanı vermiyor

İnsan gördüğü ve duydukları ile bir karakter inşa ediyor kendine. Bir yol çiziyor yahut tutturuyor. Gördüklerimiz ve duyduklarımız hep benzeş olunca da hep bir benzeşlik ortaya çıkıyor. Düşünceler, fikirler, yollar…

Ardından o aynılıkta kaybolmuş buluyoruz kendimizi. Kimse ardımızdan kayıp ilanı vermiyor üstelik. Kayıp çocuklar ülkesi vardı Peter Pan’da. Ama bir şenlikli, bir eğlenceli. Bizim bu kaybolmuş insanlar dünyasında çoğumuz kayıp olduğunun farkına da varmıyor.

İnsanın kaybolduğunu fark etmesi için ne yapması gerekiyor? Etrafına bakması gerekiyor değil mi? Arkasına bakması gerekiyor ve sağına ve soluna. Baktığında insan, şayet olmaması gereken bir yerde bulmuşsa kendini ilk olarak hayret eder. Sonra sonra başka duygular hasıl olur ruhuna. Hayret etmek ne güzel şeydir öyleyse, insana yerini ve zamanını fısıldar.

Araştırmalar insanın gökyüzüne baktığında rahatladığını gösteriyor. Ama bir bakıyorum normalde ucu bucağı görünmemesi gereken gökyüzü bir yerden sonra görünmüyor.

Hayret etmek insanı kaybolmuşluktan, sıradanlıktan, duygusuzluk ve düşüncesizlikten kurtarır. Tek bir şey, tek başına insana, onu insan kılan tüm şeyleri fısıldar. Nasıl bir ahenk ve heyecan.

Hayret etmek insanı kaybolmuşluktan, sıradanlıktan, duygusuzluk ve düşüncesizlikten kurtarır. Tek bir şey, tek başına insana, onu insan kılan tüm şeyleri fısıldar. Nasıl bir ahenk ve heyecan.

Koca grilikler şehrinin insanı en çok hayreti yitiriyor zannımca. Bakıp hayret edeceğimiz her bir nesneyi elimizden almışlar gibi. Ya da önümüzde çok da uyuşturucuyu zerk ediyorlar bilincimize. Bana en çok elimden alınmış gibi geliyor. Hayreti sunacak olan küçücük çiçeklerin renklerini, ağaçların süzülmesini ve tomurcuklanmasını, ufkumu genişletecek o uçsuz bucaksız gökyüzünü, insan dışındaki tüm yaratıkların mücadelesini ve teslimiyetini seyreyleyip hayret edeceğim, hayret edip rahmeti umacağım her bir aracı elimden almışlar gibi geliyor. Mesela gökyüzü. Araştırmalar insanın gökyüzüne baktığında rahatladığını gösteriyor. Ama bir bakıyorum normalde ucu bucağı görünmemesi gereken gökyüzü bir yerden sonra görünmüyor. Diyorum ki “insanın ufku, göğün sınırlarını görebildiği kadar”. Göğü temaşa etmek ufkumu genişletmek şöyle dursun bazen ruhumu daraltıyor. Sınırsızlığını görebilmek için ya çok yüksek bir binanın tepesine çıkmalıyım /ki o bina da birilerinin göğünü elinden almıştır/ ya da bir tepe bulmalıyım şu şehirde. Allah’tan mezarlıklara dokunmuyorlar. Oralarda hayret edilecek şey çok doğrusu.

“Hiç mi ağaç/çiçek/böcek yok, abartıyorsun” diyenler vardır belki. Ama baksanıza etrafa, şu şehrin ağaçlarından kaç tanesi çiçek açıp renklere bürünüyor? Hep birbirine benzeyen ağaçlar, birbirine benzeyen çiçekler, gözümüze görünen böcekler b ile topu topu 10 çeşit. Belki de bana yetmiyordu tüm bunlar, Allah bilir.

“Şüphesiz Yaradan merhamet etti de bunda da hayreti buldum.”

Bunu yapanlar kim mi? Bilmiyorum. Yeryüzü karış karış böyle. Kimseyi suçlamak değil de en çok kendime kızıyorum. İşte tüm bu olanlara da hayret ediyorum günün sonunda. “Şüphesiz Yaradan merhamet etti de bunda da hayreti buldum” diyorum. Çünkü biliyorum rahmetin kapısını açacak olan kilit hayrette.

Hayret

Hayret etmedikçe yüreğim ve zihnim benden de hayrete layık bir kelime çıkamıyor.  Hayret etmedikçe gözlerim, yaradılışın doğasına uzak kalıyor. Hayret etmedikçe dokunan ellerim ne şekil verebiliyor ne merhem sürebiliyor.

Hayret etmedikçe ayaklarım gideceği yolu şaşırıyor.

Evet, evet. Rahmettir hayret.

Exit mobile version