Sanatçı Amine Sultan Tan: “Her fırça darbem Filistinlilerin Özgürlüğü için bir adım olsun”

Röportaj: Zehra Güveli

Bir fırça, bir boya ile Kudüs nasıl anlatılır? Renkler nasıl yan yana gelir? Peki o sanatçı ruhun arka planında neler vardır? Nasıl bir çocukluk, hayata nasıl bir bakış… Mekan ve zaman Amine Sultan Tan’a neleri hatırlatır? Hepsini sizler için konuştuk. 

Amine hanım renklerle, çizgilerle nasıl tanıştınız? Bize kendi hikayenizin resmini anlatır mısınız?

Baba tarafım aslen Horasan Türklerinden. Hazreti Mevlana’nın diyarından, biz de onun gibi gelip Konya’ya yerleşmişiz. İstanbul’da yaşıyorum. Hem baba, hem anne tarafımda ailemizin büyüklerinden sanatkâr insanlar vardı. Mesela dedemin annesi çok kabiliyetli bir hanımmış. Yetiştirilme imkanı bulamamış ama o zamanın şartlarında etrafındaki çiçeklerden iğne oyası çiçek örnekleri tasarlar çevresindeki hanımlar da bunları uygularmış. Ben de çocukluğumu hep bir şeyler çizerken hatırlıyorum. Giyim bölümü okumama rağmen, içimden gelenin yağlı boya resim yapmak olduğunu anladım. Muhtelif ressamlardan eğitimler aldım. Uzun yıllar yaptığım çalışmalar çok şükür belli bir noktaya ulaştı. Şu anda atölyemde dersler veriyor, evimde tablolarımı yapmaya devam ediyorum. Dünyanın farklı ülkelerinden katılan öğrencilerime ise online eğitim veriyorum.

İstanbul’u görüyoruz resimlerinizde. Kutsal mekanları… En çok da Kudüs’ü. Kudüs’ ü resmederken neler hissettiniz? Kudüs sizin için dünyanın neresi?

Resimlerimde İstanbul manzaraları, natürmort, tarihi dönem resimleri, kutsal mekanlar gibi yağlı boyaya konu olabilecek her şeyi tuvale aktarıyorum. Özellikle İstanbul’u resmetmeyi çok seviyorum. Kubbeleriyle, minarelere ile, silueti ile, erguvanlarıyla, karlı görüntüleri ile İstanbul’u canlandırmaya çalışıyorum.

Eski İstanbul’un siyah-beyaz gravürlerini alıp renklendirmek tarihi biraz daha hissetmemize, belki özlemleri dindirmeye sebep oluyor. Ayrıca benim için özel olan bir çalışma alanım daha var. Kutsal mekanların resimlerini yapıyorum. Bazen farklı açılardaki fotoğraflardan yararlanıyorum, bazen kutsal mekanları soyut olarak yorumluyorum. 

Her şeyin resmi tekrar tekrar yapılmış olmasına rağmen kutsal mekanlarla ilgili çalışmaların çok yapılmamış olması hep dikkatimi çekiyordu. Kainatın merkezi Kabe’yi, rahmet şehri Medine’yi, Kubbe-i Hadra’yı, sayısız sırlarıyla Kudüs’ü, Mescidi Aksa‘yı, yapmaya çalışıyorum. Kubbet’üs Sahra‘nın farklı resimlerini yaparken her fırça darbem Filistinlilerin özgürlüğü için bir adım olsun diye temenni ediyorum. 

Resimlerinizde kullandığınız renklerin, ışığın ve gölgenin özel bir anlamı var mı?

Genel olarak resimlerimde realistik davranmayı seviyorum. Sıcak renkleri kullanmayı tercih ediyorum. Işığı gölgeyi yoğun vermek resimlerin boyutunu derinleştiriyor. Tabi bu arada önemli bir maharet de boya karışımlarında istediğin tonları tutturup uzaklık veya yakınlığa göre bunu tuvale uygulamak oluyor. Sanki renkler benim ruhuma şifa oluyor.

Sanat sizin için neleri kapsama alanına alıyor?

Resim yapmaya başladığım zaman dua alanına girdiğimi düşünüyorum, resim benim için sanki iltica zamanı. Zamanı ve mekanı unuttuğum için kendi iç dünyamı keşfetme yolculuğuna çıkıyorum.

 İnsanlık tarihi boyunca sanat hep varola gelmiş. Sanat yaratıcının insanın özüne yerleştirdiği özel bir güç. Yaratıcının insana kendinden aktardığı bir özellik. Ben de kendi yolculuğumda bana verilmiş özellikleri ortaya çıkarmaya çalışıyorum.

Çünkü yaratılan her şey özel ve yaratıcının emeğini taşımaktadır.

Bir çiçeği resmederken bu duygular içinde resmetmek ilahi güçle bağlantıya geçmeyi sağladığı için aynı zamanda tefekküre, ibadete vesile olmaktadır.

Sanatın/sanatçının hedefi ne olmalıdır?

Sadi Şirazi der ki; “Her yaprak, uyanık olanın bakışında en büyük sanatkar olan Allah‘ın varlığını anlatan bir kitaptır.”

Peygamber efendimiz şöyle buyurur: “Bir saatlik tefekkür bazen bir yıllık ibadetten daha hayırlıdır.”. Rabbimiz de Kaf Suresi 6. Ayette şöyle der: “Onlar üstlerindeki göğü nasıl yapmışız, süslemişiz bakmazlar mı?”. 

Sanatın hedefi var olanı görünür kılmaktır. Benim gayem de bu güzelliklerin asıllarına dikkat çekmek yani bir farkındalık, bir uyanış sağlayabilmektir. Bir hayrete sebep olmak, aslında yeni bir düşünce oluşturmak demektir Düşüncenin incisi hikmettir. Hikmete ulaşmak ise varoluşumuzun ana gayesidir. 

Sergilerinizden unutamadığınız bir hatıranız var mı?

Eserlerinde pozitif enerjiyi öne çıkarmak istiyorum. İzleyenlerde olumlu duygular uyanmasına vesile olmak istiyorum. 

“Allah güzeldir güzeli sever” diye bir hadisi şerif var. Etrafımızın güzelliklerle bezeli olması kadar insanı mutlu edecek başka bir şey var mıdır? Etrafıma güzellik, iyilik , sevgi yayabilmeyi ana misyonum olarak görüyorum. 

Sergilerimde yaşadığım ve beni çok sevindiren bir şey anlatmak istiyorum. İnsanlar sergimi gezerken gülümsemeye başlıyorlar, yaşadıkları hayatlardan, anafordan veya monotonluktan sıyrılıp bir anlığına bir başka dünyaya geçiyorlardı. Etrafıma güzel mesajlar verebildiğim kadar iyiyim. Bu kubbede hoş bir Seda bırakabilirsem ne mutlu bana.

Exit mobile version