Sanatın Ev Sahipliğinde…

Sanat tarihine yön veren isimlerin en ünlü eserlerini yaratırken yaşadığı beş ilham dolu ev.

Dünyaca ünlü sanat eserlerini bir müzede görmek başlı başına harika bir deneyim ancak bu eserlerin yaratıldığı yerleri ziyaret etmek çok daha ayrıcalıklı ve genellikle daha az bulunan bir şans. İşte yapıtlarıyla sanat tarihine eşsiz katkılarda bulunan ünlü ressam ve heykeltraşların yaşadığı; ziyarete açık 5 muhteşem ev!

Auguste Rodin

Düşünen Adam heykelinin yaratıcısı, Fransız heykeltıraş Auguste Rodin, Paris’in banliyölerinden Meudon’da bulunan La Villa des Brillants’ı 1895’te satın almış. Bundan 5 yıl sonra ise burası onun yaratıcı dünyasının merkezi haline gelmiş. Burası 50’den fazla asistan, döküm işçisi ve model ile Rodin’in çalışmalarını izlemeye gelen dostlarını ağırlamış. Dönem fotoğrafları kullanılarak restore edilen ev, şimdi de ziyaretçilerini neredeyse orijinal halinin aynısı olarak ağırlıyor. Paris gezinize burayı da eklerseniz Rodin’in Cehennem Kapıları gibi en ünlü eserlerinin ilk kalıplarını görme şansını elde edebilirsiniz.

Claude Monet

Normandiya’nın küçük bir köyü olan Giverny, burada kırk yıl yaşayan Monet’nin evi sayesinde popüler bir turistik destinasyon haline gelmiş. Empresyonist ressam, ziyaretçilerine bir tablonun içinde dolaşıyomuş hissini yaşatan bu evin hem iç hem de dış renk paletlerini kendisi seçmiş. Dışı canlı bir pembe olan evin içi ise parlak mavi, sarı ve yeşillerle dolu. Elbette evin bahçesi de ressamın tabloları gibi rengarenk. Özellikle de yakınlardaki Epte Nehri’nin sularıyla oluşturduğu su bahçesi büyüleyici.

Salvador Dali

Casa Dali, İspanya’nın minicik sahil kasabası Portlligat’ta yer alıyor. 1930’da aldığı balıkçı kulübesini sınırsız yaratıcılığıyla büyüleyici bir eve dönüştürmüş ressam. Planı, sadece dört metrekare boyutunda ve aynı anda yemek odası, stüdyo ve yatak odası görevi gören bir oda ile birkaç merdivenle çıkılan minik bir mutfakla banyodan oluşan evin küçüklüğü, ressamın biyografisinde yazdığına göre bir ‘ana rahmi’ hissi yaratması için özellikle tercih edilmiş. Ardından burası Dali’nin hem yaşadığı yer hem de ilham kaynağı haline gelince, ev yine ressamın deyişiyle ‘bir biyolojik canlı gibi’ yayılmış, bir labirent hissi veren dört tane daha kulübe eklenmiş. Günümüzde ev neredeyse eski halini kusursuzca koruyor ve içinde sanatçının eserleri ile biriktirdiği enteresan objeler görülebiliyor.

Frida Kahlo

La Casa Azul, yani Mavi Ev, Kahlo’nun babası tarafından 1904’te inşa edilmiş. Burası ressamın hem doğduğu hem de 1954’te hayata gözlerini yumduğu yer. Aradan sadece dört yıl geçip 1958’de bir müzeye dönüştürüldüğü için de La Casa Azul, Kahlo’nun bıraktığı haliyle günümüze gelmiş. Meksika’nın Coyoacán şehrinde bulunan evde, Kahlo’nun sanat koleksiyonunu, tekerlekli sandalyesini, bitiremediği Lenin tablosunu ve hatta küllerinin saklandığı vazoyu görebilirsiniz.

Pierre-Auguste Renoir

Fransa’nın Essoyes kentinde yer alan ev, empresyonist ressam Renoir’ın eşi ile beraber 1986’dan, hayatını kaybettiği 1919’a dek yaz mevsimlerini geçirdiği yer. Uzun bir restorasyon sürecinden sonra, hem 18. yüzyıl sonu stilinde dekore edilmiş iç kısmı hem de ressamın çalıştığı bahçe stüdyosu ziyarete açıldı.

Exit mobile version