Vaveyla…

 

Kadir’in kaderi tecelli etmişti. O akşam Piri Reis Parkı’ndan geçerken duyduğu tiz çığlığa koşarak ’’ Kasten adam öldürme!’’ demeye giderken, hakkında açılan davada kasten adam öldürme suçundan yargılanırken buldu kendini. 12, 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı ki henüz yüzündeki yara izleri geçmemişti.

Hiçbirimizin ne yasa koyuculara ne de uygulayıcılara müdahale etme hakkı yok. Duracağımız yeri biliriz, bilmeliyiz de. Sözümüz bunca insanı çileden çıkaran, her gün ekran başında izleyenlere saç baş yolduran, uykularımızı kaçıran, bizi karşı cinsten nefret etmeye vardıran bu toplumsal cinnete.

İstisnaların kaideyi bozmaya gücünün yetmediği bir medya sorunsalımız da var. Yetişkin bir birey olarak bir dakikasını izlemeye yüreğimizin dayanmadığı reyting rekortmeni diziler. Ahlakın tanımı yok sevgili okurlar. Ama sürekli çapını büyüten ahlaksızlığın tanımına kaynaklık eden bu yayınlarda en çok kanun tanımamazlık kolluk kuvvetlerini yok sayma, ebeveynine  kafa tutma, ekonomik gücü yerinde olan antisosyal erkek figürünün sözde sevdiği kadına uyguladığı psikolojik veya fiziksel şiddet, yine kadın görselliği ya da haksız kazanca özendirme yoluyla karşımıza çıkmaktadır.

Doktor olma hayalleri kuran fen lisesi mezunu pırıl pırıl bir gencin okulundan evine giderken yolu kesen, tehdit edip korkuya maruz bırakarak, cebinde bıçak taşımasına sebep olanlar, bu kirli zihinlerin ürünü değil midir?

Üzerine söylenmedik söz bırakılmamış bir konuda konuşmak zordur, yazmak da… Dilerim  temcit pilavına benzemesin sözlerim. Hele zülfüyare hiç dokunmasın! Ama vicdana dokunsun isterim biraz, akla dokunsun, kalbe dokunsun…

Yüce Allah, insanların özgür iradesiyle yapacağı seçimleri, gidecekleri yolu ezeli, yani zamanla sınırlı olmayan mutlak ilmiyle bilir bu kaderdir.

Kaza ise kaderde planlanan bir şeyin yaratılması, varlık sahasına çıkarılmasıdır.

Çok mühim ve hassas bu iki kavram, iyi bilmeyenlerin çoğu zaman arkasına saklandığı bir bahaneye, sorumluluklarından kaçmak isteyenlerin sığındığı yanlış limana dönüşebilir. Bir hadise vuku bulduysa yaşayanlar da yaşatanlar da sebeptir, sorumludur. Muhakkak bundan kaçış olmaz, olamaz. 5 Şubat 2020 tarihine dönme şansı olsaydı Kadir Şeker ‘in, aynı şeyi yapar mıydı? O gün o parktan geçmeseydi keşke… Bu gibi sorular ne kadar önemli artık ne kadar irdelenesi?

Malum eli yüzü temiz bu delikanlı belki bin yıl düşünse düşünde bile görmeyeceği, hayatından hayallerinden elinden eteğinden uzak bir olaya karışmıştı. Sonrası acı elbet. Kalem tutan ellerine takılan kelepçe onun için doğacak her günü biraz daha dayanılmaz kılacaktı. Pişmanlığın keşkelere, karanlığın kahra bulandığı, hüznün hevesi siyaha boyadığı o çıkmaz sokağa girmişti Kadir. Kadir’in kaderi tecelli etmişti. O akşam Piri Reis Parkı’ndan geçerken duyduğu tiz çığlığa koşarak ’’ Kasten adam öldürme!’’ demeye giderken, hakkında açılan davada kasten adam öldürme suçundan yargılanırken buldu kendini. 12, 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı ki henüz yüzündeki yara izleri geçmemişti.

Yargı sürecinde tutukluluk hali devam ederken milyonlarca yürek bir oldu. Kadir’ in o parkta yüreğine dokunan feryat çoğullaştı, susmuş dillere fer gelmişti, kimse susmuyordu. Sesler çığlıklara, çığlıklar isyanlara dönüşmüştü. Sözüm tekrara düşmesin dedim ya… Susayım gayri.

Hiçbirimizin ne yasa koyuculara ne de uygulayıcılara müdahale etme hakkı yok. Duracağımız yeri biliriz, bilmeliyiz de. Sözümüz bunca insanı çileden çıkaran, her gün ekran başında izleyenlere saç baş yolduran, uykularımızı kaçıran, bizi karşı cinsten nefret etmeye vardıran bu toplumsal cinnete. Sözümüz ümit vermeyen yarınlara, sözümüz haksız korkulara, sözümüz sonu dehşete çıkan sokaklara. Kadir için yazılan onca mesaj atılan binlerce tweet, düzenlenen imza kampanyaları Kadir’ i yargılayan mahkemeye, hakime karşı çıkmak için değildi. Kanunlar üstü bir kalkışmaydı bu. Hepimiz biliyoruz, birikmişiz, yorgunuz!

‘’Türkiye ‘de işlenen kadın cinayetlerinin analizlerinin töre ve namus gibi kavramların ötesine taşınması, bunların bireyselleşen kadının dahil olduğu gelenek ile modernite çelişkisi bağlamında yeniden tanımlanması öngörülmektedir.’’ * Bu bağlamda yeniden tanımlanması , tamamlanması , tam anlamlanması gereken birçok kavram var.Gelenek ile modernite çelişkisinde , yeterince hızlı koşamayan, yalpalayan, yetersiz kalan nice yaptırım, kanun var kimbilir. Bu yolda mücadele eden insanlar için bu bir iç huzuru meselesi. Sosyoloji bilimini toplumdaki gelişmelerden , psikolojiyi güncel yaşam koşullarından bağımsız, durağan birer bilim dalı olarak göremeyiz? Tıp, mühendislik, mimari, kimya, astronomi…

 

Hangi bilim dalı yirmi yıl önceki yerinde? Bilimler işlevselleşmediğinde değerini koruyamaz. İnsana fayda etmeyen kurallar, yazılı birer metin olmanın ötesine gidemez. Neredeyse doğmatik düşüncelerin, dini ritüellerin bile tartışıldığı hatta üzerinde korkusuzca oynanmaya çalışıldığı bu devirde değişmeyen, güncellenmeyen bir bilim dalından söz edemeyiz. Toplumun değer yargılarının, ekonomik, kültürel, sosyal dengelerin hızla değiştiği bu ortamda huzur ve sükundan sorumlu unsurların da aynı hızda değişebilmesi, ihtiyaca cevap verir duruma gelmesi beklenir. Bu nedenle Kadir Şeker olayındaki tepkiselliğin bilinçli olarak irdelenmesi, nedenlerinin sorgulanması gerekir. Ortada hayatını kaybetmiş bir insan varken kimse ne suçun ne suçlunun varlığını görmezden gelemez. Fakat suçu tespit ederken daha sürece odaklı, öngörü ve tedbire çok daha önem veren psikolojik unsurlara dayalı daha gerçekçi bir yargılama sistemi, daha caydırıcı hükümler olsun istiyoruz. Toplumdaki yaraları sarmak hukukun görevi değil, hukuk yara açanları bertaraf etmeli, edebilmeli. Gün geçmiyor ki serbest bırakılan, tutuksuz yargılanan, ifadesini değiştirdiği yahut iyi halden dolayı için cezası azaltılan failler duymayalım. Bu olaylar kuşkusuz insanların ruhsal sağlığını olumsuz etkilemektedir. Bireylerin yargının bağımsızlığına sözü olamaz. Ancak tüm samimiyetiyle karşımızda duran bu acı gerçekleri reddedemeyiz. Ortada bir haksızlık var gibi ve bu patlamış toplumsallığın Kadir’in yüzünde kalıcı bir yanık izine dönüşmesine sessiz kalamayız.

İstisnaların kaideyi bozmaya gücünün yetmediği bir medya sorunsalımız da var. Yetişkin bir birey olarak bir dakikasını izlemeye yüreğimizin dayanmadığı reyting rekortmeni diziler. Ahlakın tanımı yok sevgili okurlar. Ama sürekli çapını büyüten ahlaksızlığın tanımına kaynaklık eden bu yayınlarda en çok kanun tanımamazlık, kolluk kuvvetlerini yok sayma, ebeveynine  kafa tutma, ekonomik gücü yerinde olan antisosyal erkek figürünün sözde sevdiği kadına uyguladığı psikolojik veya fiziksel şiddet, yine kadın görselliği ya da haksız kazanca özendirme yoluyla karşımıza çıkmaktadır. Henüz eğitsel  gelişimini tamamlayamamış, okuma yazma oranı istenilen düzeye ulaşmamış, ayakları yere basmayan binlerce insanın var olduğunu sayarsak toplumda , bellek katili bu rekortmenler , Kadir’in cebindeki bıçağın müsebbibi değil midir aynı zamanda. Doktor olma hayalleri kuran fen lisesi mezunu pırıl pırıl bir gencin okulundan evine giderken yolu kesen, tehdit edip korkuya maruz bırakarak, cebinde bıçak taşımasına sebep olanlar, bu kirli zihinlerin ürünü değil midir?  Söz temsili olayda kullanılan bıçakta yalnızca Kadir’in değil, adı geçmeyen onlarca şahsın parmak izi yok mudur?

Derin bir ah! içimizde bu sessiz çığlık

Ne yaptın sen evlat

kanayan yarama dokundun

Kanayan yaram var benim…

Piri Reis parkında o gün üç kişilik bir temsil oynanıyordu sanki. İfadesini sonradan değiştirmişti, o esnada ifadesi alınan kadın, kadına bağıran adam ve yardıma koşan Kadir… Roller çok belirgin tasnif edilmiş, aylar yıllar öncesinden hazırlanılmış gibiydi. Kadın o anda dövülmüyordu belki ama aslında öldürülen, ölüm korkusuyla yaşayan, dayak yiyen binlercesini, adam bir türlü istenilen cezayı almamış, pervasızca suç işlemeye devam eden failleri ve Kadir; Kadir ise maalesef içimizdeki yılgın bekleyişin vaveylası, farkında olmadan hayalini kurduğumuz kahramanı temsil ediyordu.Bu oyunun böyle bitmesini kimse istemezdi. Üzgünüz Kadir, üzgünüm…

* Yrd.Doç. İhsan Çetin.

Gelenek ve Modernite arasında Türkiye’de son dönemde kadın cinayetleri.

Sosyoloji Dergisi Sayı: 30

Exit mobile version