Yeni Dünya İş Kadınları Platformu Kurucu Başkanı Havva Firdevs Külünk: “KADIN KADININ YURDU OLMALI”

RÖPORTAJ: HAMRA TAŞTAN

Türkiye’nin farklı bölgelerinde yaşayan her kesiminden kadının, üretime katılması ve güçlenmesi amacıyla Hz. Hatice’nin izinden gittiklerini söyleyen Havva Külünk ve ekip arkadaşları, amaçlarını, projelerini ve hayallerini anlattı.

Bize kendi hikayenizden bahsedermisiniz?

İbn Haldun’ a göre “coğrafya kaderdir”; biz o kaderi bu coğrafyada yaşıyoruz. Büyüdüğümüz ortam ve insanlar kaderimizin şekillenmesinde rol alıyorlar. Rahmetli Necmettin Erbakan hocamızın yetiştirdiği, aynı zamanda Cumhurbaşkanımızın yol arkadaşı olan bir dava adamının kızı olunca; ilkokul bittiğinde hedeflerinizi belirlemiş ona göre çalışmaya başlamış oluyorsunuz.
Daha ilkokulu yeni bitirmiş; tek hedefi iş kadını olmak olan bir kız çocuğu. İlkokulu Fazilet Koleji’nde, ortaokul ve liseyi Asfa Koleji’nde okudum. Başörtü mücadelesini hem lisede hem üniversitede veren insanlardanım. Hatta üniversite sınavına nasılsa gitmeyeceğim diyerek sınava çalışmayan bir öğrenciydim. Beykent Üniversitesi Yönetim Bilişim Sistemleri’nden mezun oldum. Çok ciddi bir başörtü mücadelesi verdim. Okula şapka ile bile alınmak istenmedim. Müthiş bir mücadele sonu mezun oldum, kepimi bile attırmadılar. Hatırlatalım, unutmayalım ki; bir daha aynılarını yaşamayalım…
Üniversitedeyken uzun ders aralarında şirketimize gider çalışır, sonra tekrar okula giderdim. Böylelikle yarı zamanlı olarak üniversitedeyken de çalışma hayatına başlamış oldum.
Mezun olduktan sonra; dil eğitimi için İtalya’ya gittim. Döndükten sonra aile şirketlerimizden birinde insan kaynakları uzman yardımcısı olarak göreve başladım.
Şirketlerimizin tüm birimlerinde hem görev aldım, hem de teknik eğitim ve belgeleri tamamladım. Lojistik sektöründeyiz. Kuryelik ile beraber tüm operasyonel süreçlerde bizzat bulundum. Şu an şirketimizin yönetim kurulu üyesi olarak görev almaktayım. İşimizin dışında kurduğum Yeni Dünya İş Kadınları Platformu’yla kadınlarımıza iş alanları açıyoruz. Düşünsenize; ilkokul bittiğinde iş kadını olmak isteyen o küçücük kız çocuğuna, başka kadınların da bu alanda ilerlemesinde yardımcı olmasına vesile kılıyor Rabbimiz. İnanılmaz mutluluk ve şükür sebebi… Hobilerim arasında; seyahat etmek farklı kültür ve insanları tanımak, kayak yapmak, ata binmek, yüzmek ve kadınlarımız için projeler üretmek var diyebiliriz.


Yeni Dünya İş kadınları platformunu kısaca anlatır mısınız?
6 yaşından itibaren babam Nejdet Külünk ile beraber tüm siyasi, ekonomik, kültürel toplantılara katılırdım. Büyüdüm ve gerçekten istediğim, hayalini kurduğum projeleri hayata geçirecek bir sivil toplum kuruluşu olmadığını görünce bu adımı atmaya karar verdim.
Evet ben bir iş kadınıyım, daha sürdürülebilir işler yapmalıydım; bu asla yardım olmamalıydı.
Bu hayallerimi, projelerimi önce bir arkadaşıma sonra diğer arkadaşıma tek tek anlattım. 10 kişilik ekibimizi kurup hep beraber toplantılar yapmaya başladık. Yıl 2012, ilk tecrübe aktarımı toplantımızda rol modelimiz Hazreti Hatice annemizi konuşmak üzere Sibel Eraslan Hanım’ı ağırladık. 2012 yılından 2015 yılına kadar hem ekibimizi tanımak, hem insanlarla tanışmak adına üç sene boyunca tecrübe aktarım toplantıları yaptık. 2015 yılında Isparta’nın Güneykent kasabasına gittim. Belediye başkanı ile görüşüp hayallerimi anlattım. Başkanımız Fahrettin Bey, beni Güneykent’teki Gülderen Kadın Derneği ile görüştürdü. Kadınlarımıza, “Siz ne yapmayı seviyorsunuz?” “Ne üretmek sizin hoşunuza gidiyor?” sorularını sorduk. Tüm taleplerini not aldım. Mesela bizden gözleme yapıp satabilmek için yörük çadırı, evlerinde halı dokuyabilmek için dokuma tezgahları, ipek iplikler, geri dönüşüm malzemeleri istediler. İstanbul’a geldiğimde ekip arkadaşlarımla paylaştım ve biz bismillah diyerek ilk projemizin malzemelerini alıp gönderdik. Bu küçük dokunuş ile kadınlarımız harika ürünler üretmeye başladılar. Ürettiklerini İstanbul’da satıp hak edişlerini onlara gönderdik ve kadınlarımız kooperatifleştiler. Bugün Isparta’ da Güneykent’ te başlattığımız bu küçük oluşum; 15 kadın kooperatifi kurulmasına vesile oldu. İnanılmaz bir mutluluk…
Yıl 2021; tam 9 yıldır; önce işimiz sonra ‘Yeni Dünya İş Kadınları Platformu’ diyoruz. Platformumuzun tüm masraflarını 15 kişilik inanmış ekibimizle karşılıyoruz. Biz sivil toplum kuruluşlarının devletin üzerinden yük alan kurumlar olduğuna inanıyoruz.
9 yıldır Isparta, Burdur, Afyon, Sakarya, Hatay, Rize, Şanlıurfa, Denizli ve Bursa’da faliyet gösteriyoruz. Her sene 2 il belirliyoruz. Bu illerden 20 kadınımıza yol açıyoruz. 9 il ile 200 kadınımıza istihdam alanları sunduk. Gittiğimiz illerin vali,  kaymakam gibi yetkililerinden, aktif olmayan dezavantajlı kadın derneklerinin irtibat bilgilerini alıp illerdeki derneklerle projelerimizi yürütüyoruz. Hedefimizdeki kadınlarımız, yetim-öksüz çocukların anneleri, işitme engelli kadınlar, kanserli kadınlar ve kırsal da kalan kadınlarımız. Platform olarak hedefimiz 81 il 1600 kadına istihdam alanı açmak. Sloganımız; “Kadınlar Üretsin Türkiye Büyüsün”


Kadın ve genç girişimci olmak zor mu?
Aşığa Bağdat sorulmaz!” Zor diye bir kavram yok bence, çok sevmek var, çok sevince kendini ona adamak var, adadıkça yolları hiç etmek var!
4 saatlik uykularla kimi zaman günübirlik, yolculuklar; müthiş heyecan, ne uyku ne yorgunluk… Sizi bekleyen kadınlar var… Tanımadığınız ama tanışmak için can attığınız kadınlar. Her biri bir derya, her biri koca bir Anadolu.. Şanlıurfa’dan Rize’ye; 9 şehir 200 kadın… Hepsinde ayrı hikaye… O kadar seviyorum, o kadar mutlu oluyorum ki. Kadınlarımızın gözlerinin içinin gülmesine vesile olunca, ne zorluk yaşadımsa her şeyi unutuyorum. Bir annenin 9 ay doğum için onca sıkıntı zorluğu çekip, sonunda evladına kavuşmasında her şeyi unuttuğu gibi.. Sevmek; zorları kolay etmektir.

İyilik sizin için nedir?
Her şey para değildir. 9 senedir sahanın içinde olan bir insan olarak; hep şuna şahit oldum; yeter ki hiç ama hiç tanımadığınız bir insanın derdiyle dertlenin; o derde çareler çözümler aramaya başlayın; Allah öyle kapılar açıyor ki, mucizelere şahit oluyorsunuz. Yeri gelir bir insanın sıkıntısını dinlemek, ona güzel ferahlatıcı cümleler kurmaktır iyilik. Yeri gelir; hiç tanımadığınız bir insana gülümsemektir, yeri gelir; kazandığını hiç tanımadığın bir insanla paylaşmaktır.
İyilik; iz bırakmaktır! Küçücük kelimelerle, imalarla, bakışlarla nice insanlar türlü türlü travmalar yaşayarak, ruhsal hastalıklarla boğuşurken; onlara inat kelimeleri güzelleştirmek, bakışlarımızı güzelleştirmek, halimizi, tavrımızı, ahlakımızı, dualarımızı güzelleştirmektir iyilik…
Ve ben de hep şunu söylerim; içine sevginin katıldığı, yüreğin koyulduğu hiçbir iş boşa gitmez, anlamsız olmaz, çirkin olmaz. Severek yapılan her şey ama her şey demlenilen çay bile bambaşkadır, şifadır; berekettir, huzurdur, ilaçtır. Ne yapıyorsan sevgini koy içine; yüreğini koy; dokunduğun şeyleri güzelleştir; dünyan değişir; dünya değişir.

Afrika’ya gittiğinizde neler hissettiniz? 
Birinci hedefimiz 81 il ve 1600 kadına istihdam, ikinci hedefimiz ise dünyadaki mazlum coğrafyalar. Tecrübe aktarım toplantılarımızda ağırladığımız konuklarımızdan bir tanesine ‘hayaliniz nedir?’ diye sorduk. Kendisi en büyük hayalinin Afrika’da su kuyusu açtırmak olduğunu söyleyince, biz de “Ne var ki hemen organize olur su kuyusunu açar, açılışa da gideriz Allah’ın izniyle” dedik. Bu niyetimizi Allah gerçeğe dönüştürdü. 6 ülkede 14 su kuyusu, Sadakataşı Derneği vesilesi ile açıldı. Biz de o ülkelerden Tanzanya’yı seçtik, açılışa ekip arkadaşlarımızla ve Sadakataşı derneğiyle gittik. Giderken oradaki kadınlarımızı nasıl istihdama katabiliriz diye düşündük ve Zanzibar’lı 5 kadınımıza 5 adet dikiş makinesi hediye ettik. Böylelikle ikinci hedefimiz için ilk projemizi hayata geçirmiş olduk.
Afrika’ya giderken ben de dahil tüm ekip arkadaşlarımız da kutsal bir ibadeti yerine getirme hissiyatı ve mutluluğu vardı. Dikiş makinelerini hediye ettiğimiz kadınlarımızın gözlerimizin içine mutlulukla bakmaları biz müslümanların sorumluluğunu, idrakini arttırdı. Biz Afrika’ya kendimizi affettirmek için gittik. Biliyorduk ki biz oraya vardığımızda ya söz ile ya da bakışlarla “Nerdeydiniz? Nerede kaldınız? Yeni mi geliyorsunuz?” sorularıyla karşılaşacaktık. Nitekim de öyle oldu. Dediler ki dilimizi aldılar, dinimizi aldılar, yer altı yer üstü zenginliğimizi gaspettiler ve kendi topraklarımızda bir köle gibi bile değil, yok hükmünde yaşatıldık. Gördüğünüz gibi sizinle yerel dili değil Fransızca konuşuyoruz. Bu işgalin bedeli çok yüksek oldu.


21. yüzyılın Napolyon’ları metodlarında herhangi bir değişiklik yapmadılar. Biliyor musunuz, onlar bize en çok ne sordular? ‘Osmanlı’yı hala seviyor musunuz?’ Bu bir tuzak soruydu. Bu trajediyi gözlerken, dinlerken Kemal Tahir’i, Atilla İlhan’ı, Cemil Meriç’i, Erol Güngör’ü hatırlamamak mümkün mü?
Afrikalı nereden bilsin ki Osmanlı’nın bakiyesi üzerine kurulmuş olan Türk devletinin aydınları şartsız ve koşulsuz batıya biat ederek Osmanlı’dan intikam almanın peşine hırsla düştüler, ne kadar acı ki! Osmanoğulları bizi ne olur Fransa’ya, İngiltere’ye, Almanya’ya göndermeyin Afrika ülkelerine gönderin diye yalvardılar. Abdülhamit Han’ın hanımı ve benzerleri Avrupa lokantalarının bulaşıkhanelerinde çalıştırılacaktı. Batı içimizdeki papyonlu ve kravatlı ajanları tarafından Osmanlı’dan böyle intikam alıyordu. Hep beraber düşünelim, nüfusu %99 müslüman olan ülkemizde Taksim Meydanı’nda camii açmanın zaferini yaşıyoruz. Ne yaman çelişki ama durum böyle. Sadece babamın yarım asırlık ömrü Taksim de camii açılsın mücadelesiyle geçmiş, şimdi bu soruyu sormamın tam vakti. Taksim Meydanı’nın sağında ve solunda kilise ve havra var mı, var. Çanlar çalıyor mu, çalıyor. Devşirme aydınlarımız nasıl bir kölelik halkası boyunlarına geçirilmiş ki, camiinin yapılmaması için müritleri oldukları dedelerinin yolunda giderek direndiler, direndiler. Bu direnç karşısında umulmadık bir karşı koyuşla da karşılaştılar. Evet fotoğrafa böyle baktığımız zaman Taksim’de camiinin yapılması, Kuran-ı Kerim’in ses olarak dışarıya verilmesi bir zaferdir. Afrikalı nereden bilsin? Bizim böyle bir mağlubiyet süzgecinden ümüğümüz sıkılarak geçtiğini nereden bilsin? Biz esasında Afrika’ya müjde vermek için gittik. Bundan sonra STK’lar devletten ve kamu kuruluşlarından teşvik ve destek alarak değil, kendileri üreterek katma değer oluşturarak devletin hazinesine gelir kaynağı oluşturmalıdırlar. Yerli, milli ve adanmış olmanın yolu ispattan geçer.  ‘Keşke’ siz bir hayat tasarlıyorum. Bu kavram o kadar derin bir anlam ifade ediyor ki. Bu kısacık söyleşide bunları nasıl anlatacağım bilemiyorum. Zira Efendimiz (sav) Bana dedi ki: “Havva Firdevs kızım, evladım, sakın ‘Keşke’ deme, keşke denilecek iş yapma”. Gelecek hayatımı bu kavram üzerine bina etmeye çalışıyorum. Ne demek bu? Şu demek… Covid-19 virüsünü üreten insan zekası. Bir an bu virüsü üreten aklın, dinini değiştirip müslüman olduğunu düşünelim, dünkü hayatıyla ilgili söyleyeceği ilk kelime ne olabilir? Ben söyleyeyim “keşke”… O halde keşkesiz bir hayatı tanzim edebilmenin yolu, Allah’ımızı memnun edecek işler yapmak, Efendimiz’e sadık kalmaktır.

Feyza Ermiş, Havva Külünk, Esra Vardarlı, Dilruba Külünk (Soldan sağa)

Dilruba Gül Külünk / İnanç Lojistik /
Yeni Dünya İş Kadınları Platformu Üyesi
Kıymetli ablam Havva Firdevs hanımın önderliğinde, Yeni Dünya İş Kadınları Platformunda bulunmak gerçekten mutluluk ve gurur verici. Çünkü burada başka canların dertleriyle dertlenmek var, onlara çözüm bulmak için canı gönülden düşünmek, koşturmak var. Başka hayatlara dokunurken aslında kendi hayatlarımıza da dokunmuş oluyoruz. Her hikaye bizim için bir şifa kaynağı. Bir şeyler başarmak isteyen bir kadını üretmeye teşvik etmek, onun üretip karşılığını alıp mutlu olması bizim için paha biçilemez.
Yeni Dünya İş Kadınları Platformu’nda kuruluşundan beri yer almaktayım. Havva Firdevs hanımın dertlenmesiyle, bir şeyler yapıp yararlı olma isteğiyle doğup büyüdü bebeğimiz ben de nacizane ona destek olmaktayım. Hayallerimiz; “Kadınlar Üretsin Türkiye Büyüsün” olan sloganımızı daha da büyütüp “Kadınlar Üretsin Dünya Büyüsün” haline getirip dokunabildiğimiz kadar kadına dokunabilmek.

Bu süreçte sizi en çok etkileyen olay neydi?
En etkilendiğim olay olarak şöyle bir genelleme yapabilirim; öncelikle bu röportajı okuyan herkese kısa filmimizi izlemelerini tavsiye ederim. Orada gerçek hayat hikayelerini bulacaklar, kadınların yaşadıkları zorluklara rağmen nasıl azimli, gayretli,istekli olduklarını görecekler. Her izleyişimizde son derece etkileniyoruz. Bizlere ders, farklı bir bakış açısı, bir dokunuş oluyor.

Esra VARDARLI
Avukat-Mali Müşavir
İstanbul doğumluyum. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ile Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde aldığım lisans eğitimleri sonrasında, yine İstanbul Üniversitesi’nde Teknoloji ve Sanayi İktisadı bölümünde yüksek lisansımı yaparak eğitimimi tamamladım. Aktif olarak iş yaşamıma lise sonrasında tekstil sektöründe faaliyet gösteren aile şirketimizin muhasebe bölümünde çalışarak başladım. Kurmuş olduğum hukuk bürosunda serbest avukatlık mesleğini icra etmekteyim.
Kadınların hayatına dokunan, onların üretken birer birey olarak dönüşümüne katkıda bulunan bu oluşumda yer almak nasıl bir duygu?
Kadınların üretkenliklerine katkıda bulunup onları topluma üretken bir birey olarak kazandırmak toplum açısından ve bizim açımızdan çok güzel ve heyecan veren bir durum. Ancak hepsinden önemlisi başarının mutluluğunu yaşayan yüzlerdeki tebessümün küçücük de olsa sebebi olmak tarif edilemeyecek kadar mutluluk ve huzur verici bir duygu.
Bu aileye katılma hikayenizi anlatır mısınız? Hayalleriniz neler? 
Liseden arkadaşım olan Havva Hanım’ın daveti üzerine katıldığım toplantıda, platformun kuruluş hikayesini ve hedeflerini dinlediğimde gerçekten çok etkilendim ve bu oluşumun içinde olmam gerektiğine karar verdim.
“Bir erkek yetiştiren bir kişi yetiştirmiş olur, bir kadın yetiştiren bir nesil yetiştirmiş olur” sözünü düstur edinerek, gelecek nesilleri yetiştirecek olan kadınlarımızı daha güçlü kılmak için önce tüm Türkiye’de sonra da tüm dünyadaki kadınlarımıza istihdam alanı oluşturmak istiyoruz. Ekonomik özgürlüklerini kazanmaları ve psikolojik açıdan güçlenmeleri için var gücümüzle çalışarak kadınların daha güçlü olduğu bir dünya hedefliyoruz.
Bu süreçte yaşadığınız ve sizi en etkileyen olay neydi?
Denizli Projemizde, işitme ve konuşma engelli kadınlarımızla bir araya geldiğimizde, onların gözlerindeki sevinç ve mutluluğa tanık olarak insanların duygularını paylaşmak için gönül dilinin yeterli olduğunu bir kez daha anladım.

FOTOĞRAFLAR: SENA TUBA ÇELİK SEL

Exit mobile version