Gör Beni

 

Gör beni… 2000’li yılların başında aynı renk çanta ve ayakkabı moda olmuştu. Çantası, ayakkabısı hatta başörtüsü aynı renk kadınlar konuşuluyordu. Başörtülü kadınlar yaptıkları pek çok işte/temsilde bizi görün diyordu. Dönemin medyası “buradan başörtülü hiç bir kadın geçmemiştir” tabelası boyunlarına asılmış gibi hayatlarına devam ediyordu. Okullardan, iş yerlerinden, kamusal alanın pek çok sahnesinden “kovulunca” kendine sığındı muhafazakar kadın. Kimi yurt dışına gitti, kimi başında perukla okula devam etti, kimi evine döndü. FETÖ’cüler dışında organize hareket eden bir başörtülü grubu yoktu. Zaten onlar da başlarını açarak olayı başka bir çözümsüzlüğe ittiler. O gün o refleksi göstermelerinin nedenini de yıllar sonda anladık zaten.

Başörtülülerin kimi yurt dışına giderken dolandırıldı, kimi köyüne dönemedi ve hayatıyla ilgili yanlış kararlar verdi, kimi Bulgaristan’da denkliği bile olmayan üniversite için babasının son tarlasının satılmasına şahit oldu, kimi Türkiye derecesi yaptı ama yine de istediği bölüme giremedi…

Aile ilişkileri bozulanlar, boşananlar, artık okuyamam deyip erik dalı oynatılan bir kına gecesinin ortasında kendini bulanlar, yarım bırakılan meslek hayatının üzüntüsüyle Alzheimer olanlar, fizik mühendisi kızların marketlerde kasiyer olduğu dönemler.

Çocukluğum/ilk gençliğim bu kızların arasında geçti. İlkokul son sınıftaydım, 28 Şubat dalga dalga geliyordu. O dönem yaklaşan darbeye değil 8 yıllık eğitim tartışmalarına odaklandılar. 28 Şubat darbesi yaşandı, Türkiye askeri vesayetin en acı yüzüyle bir kez daha aynı masaya oturdu daha doğrusu oturtuldu, mesleki eğitimin teknik eğitimin üzerine beton döküldü. İmam hatip ve imam hatipli nefreti sardı ülkeyi. Büyük büyük şirketler temizlik görevlisi mülakatında orta okulsa imam hatip okullarına gitmiş gençleri eledi. İmalat sanayi eleman yetiştiremedi, ekonomi çok zor günler geçirdi, muhafazakar müteahhitler başörtülü inşaat mühendislerini şantiyenin en görünmez yerinde çalıştırdı. 8 yıllık eğitim tartışmaları, demokrasiye darbenin yanında arka planda kaldı.

Başörtüsü yalnızca kadınların değil erkeklerin de mücadelesiydi. STK önderleri, yazarlar yüksek sesle konuşmalar yaptı, ekranlar hararetli tartışmalar gördü. Her şey bittiğinde, muhafazakar siyaset yükselişe geçtiğinde heybeler dökülmeye başlandı. Birileri sürecin sonundaki madalyayı almak istedi. En çok ben savundum başörtüsünü dediler, bu dava benim davam dediler, siz bilmezsiniz durun biraz akıl vereyim dediler… Sonunda başörtüsünün gerçek mücadelesini kim verdi tartışması başladı. Bu tartışma yıllardır devam ediyor.

Geçmişi bazen temize çekmek ve eski hesaplara eski yazılara bir bakmak gerekir. Fakat bakarken ne niyetle baktığınız ve geçmişten bugüne kurduğunuz köprü gerçekten önemli.

Başörtüsü mücadelesi Türkiye’nin ortak imtihanıydı. Yalnızca bir grubun ya da zümrenin değil tüm Türkiye’nin demokrasi, temel haklar, özgürlükler ve inandığı gibi yaşama imtihanıydı. Hiç kolay bir süreç değildi yaşanılan dolayısıyla imtihan da hiç kolay değildi.

Allah emrettiği için başını örten kadınlara o gün destek olmayıp ne zaman destek olacaktı ki bugünün madalya bekleyenleri. Darbeci zihniyet bize sakıncalı vatandaş muamelesi yaparken nasıl bir tutum izleyeceklerdi mesela?

O gün başörtülülere destek vermek nasıl önemliyse bugün de muhafazakar kadını hedefe koyan tartışmaları bitirmek, söylediğin söz hayır değilse çok konuştuğun “köşende” susmak o kadar önemli ve kıymetli.

60’lı yıllarda dindarlığın köyden kente taşınmasıyla başlayan süreç aslında büyük bir mücadele. Uzunca bir zamandır dindarlık artık şehirli, dindar-muhafazakar kadın artık her yerde. Eğer tartışacaksak Türkiye gündeminde tartışılacak pek çok önemli konu var. Vakit, enerji ve kapasite çok rahat oralara yönlendirilebilir.

İnşallah bu ülkede bir daha hiç bir kadın “gör beni” demek zorunda kalmaz, o travmayı yaşamaz. Bütün duamız dünün ve bugünün izlerini taşıyan yarının çok daha iyi standartlarda olması için. Umarım gazete köşeleri, TV köşeleri, sosyal medya hesapları köşelerin sivri dilini hayra kullanmayı öğrenir.

Exit mobile version