Anne sütünün mucizelerini emziren anneler biliyor ancak bilimsel araştırmalar bu mucizeleri açıklamakta yetersiz kalıyor.
Bebekleri besleyen, sakinleştiren, hastalandığında iyileştiren ve ihtiyaca göre içeriği değişebilen anne sütü hala ‘mucize’ olarak nitelendirilse de, hakkında yapılan bilimsel araştırmalar ne yazık ki yeterli değil. Hala anne sütünün bazı özelliklerinin nasıl işlediği bilinemiyor.
Yine de önceki yıllara kıyasla, son yıllarda anne sütü ile ilgili yapılan araştırmaların sayısı artıyor. Anne sütünün bilim insanları için hala ‘bilmece’ sayılabilecek bazı özellikleri var:
1- Anne sütü hasta bebekleri iyileştirir
Anne sütünün içeriğinde antikor ve benzeri koruyucu faktörlerin yer aldığı bilinen bir gerçek. Özellikle doğumdan sonraki ilk günlerde salgılanan, ‘ilk süt’ olarak da bilinen kolostrumun bebeğin bağışıklık sistemi üzerindeki olumlu etkileri bilimsel olarak da kanıtlanmış durumda. Aynı şekilde bazı araştırmalar da, anne sütündeki bu koruyucu içeriklerin özellikle bebekler hasta olduğunda arttığını ortaya koyuyor. 2013 yılında yapılan bir araştırmada, anne de bebek de soğuk algınlığına yakalandığında, annenin sütünün içerisindeki beyaz kan hücrelerinin sayısı 64 kat arttığı belirlendi. Sadece bebek hasta olduğunda ise anne sütündeki beyaz kan hücrelerinin sayısı 13 kat artıyor.
Başka bir araştırma da, lactoferrin adı verilen, zararlı bakterilerin yok edilmesini kolaylaştıran bir tür bağışıklık molekülüyle ilgili ilginç bir bilgiye ulaştı. Araştırmaya göre lactoferrin, bebek daha hastalanmadan önce annesinin sütünde artmaya başlıyor ve bebeğin bağışıklık sistemini destekliyordu. Hastalık geçtikten sonra da bir müddet salgılanmaya devam ediyordu.
Anne sütünün tüm bu şifalı özelliklerinin nasıl çalıştığı hala tam olarak bilinemiyor. Öne sürülen iddialardan biri, bebeğin salyası aracılığıyla anne bedenine bazı sinyalleri iletiliyor olduğu. Ama yine de bebeğin sağlık durumuna göre değişen anne sütünün mucizesi hala bilimsel olarak anlaşılmış değil.
2- Anne sütü iyi bir uyku sağlar
Yenidoğan bebeğinin uyku düzenine uyumlanmaya çalışan tüm ebeveynler bilirler ki, bebekler kendi kendilerine bir uyku düzeni geliştiremezler. Ancak anne sütü, uykusuz gecelerin en iyi yardımcılarından biridir. Bunda anne sütünün içeriğinde bulunan ve uyku döngüsü ile kalitesini etkileyen hormon moleküllerinin etkisi büyük. Uyku hormonu olarak bilinen melatonin ve bu hormonu destekleyen bir aminoasit olan triptofan, anne sütünün içeriğinde mevcut. Üstelik bu hormonlar, uyku saatlerine göre farklı seviyelerde salgılanıyorlar. 2016’da yapılan bir araştırma, anne sütündeki melatonin seviyelerinin geceleri gündüzlere kıyasla beş kat daha fazla olduğunu ortaya çıkarmıştı.
Aynı şekilde 2017’de yapılan başka bir araştırma da, kortizon ve kortizol hormonlarının anne sütünde özellikle gündüzleri arttığını ortaya koyuyor. Vücudun stres seviyelerini yöneten ve uyanma zamanı geldiğinde vücudu harekete geçiren kortizol, öğlen ve gece salgılanan sütlere kıyasla gündüz sütünde daha fazla miktarda bulunuyor.
Ancak hala annenin günlük rutininin bebeğin uyu-uyan dengesini nasıl etkilediğini anlamamız mümkün değil. Aynı zamanda uyku döngüsünü etkileyen bu hormonların yokluğunda bebeklerin nasıl etkileneceğini, mama ile veya sağılıp saklanan anne sütü ile beslenen bebeklerin uyku döngülerinde ne gibi farklılıklar olabileceği de bilimsel olarak araştırılması ve anlaşılması gereken bir konu.
3- Anne sütü bağırsak mikrobiyomunu etkiler
Son yıllarda insan sağlığı ile ilgili yapılan en ilginç keşiflerden biri de bağırsak mikrobiyomunun anlaşılması oldu. Kabaca tanımla bağırsaklarımızda yaşayan bakterileri ifade eden mikrobiyom, bağışıklık sisteminden ruh sağlığına kadar pek çok durumu etkileyebiliyor. Anne sütü de, bebeklerin mikrobiyomu için adeta bir süper besin. Araştırmaya göre anne sütü, bebeklerin sağlıklı kalmasını sağlayan yararlı bakterilerin çoğalmasını ve mikrobiyomun genel olarak iyileştirilmesini sağlıyor.
California Üniversitesi’nden mikrobiyolog araştırmacı David Mills, ‘anne sütü sadece bebekleri beslemiyor, bebeklerin sistemindeki mikropları da besliyor’ diyor. Mills’in araştırmalarına göre anne sütünde bulunan oligosakkarit adı verilen kompleks şekerler, bebeğin bağırsak florasındaki yararlı bakterilerin artmasına ve iyileşmesine yardımcı oluyor.
Anne sütü ve mikrobiyom ile ilgili daha fazla bilimsel çalışmaya ihtiyaç var çünkü hala bebeklerin bağırsak florasının nasıl değişip geliştiği bilinemiyor. Bağırsak mikrobiyomunun anne sütü sayesinde mi oluştuğu yoksa amniyon sıvısı ya da anneyle temas sonucu mu tetiklendiğinin anlaşılabilmesi için hala bazı araştırmaların yapılmasına ihtiyaç var.
4- Anne sütü değişkenlik gösterir
Anne sütünün içeriğindeki protein, yağ, şeker, hormon ve diğer bileşenler, anneden anneye farklılık gösterebilir. Aynı şekilde tek bir annenin salgıladığı süt de farklı zamanlarda farklı içerik özellikleri gösterebilir. Uyku düzenini etkileyen faktörlerin gece ve gündüz saatlerinde farklı olabildiği gibi, bebeğin cinsiyeti ve gelişim özellikleri de salgılanan sütün içeriğini etkileyebiliyor.
Rhesus maymunları üzerinde yapılan bir araştırmada Katie Hinde, anne maymunlar kız bebekler için, erkek bebekler için ürettiklerinden daha fazla miktarda süt üretiyordu. Ancak erkek bebekler için ürettikleri sütün yağ oranı daha fazlaydı. Aynı şekilde emziren inekler üzerinde yapılan araştırmada da bebeğin cinsiyetine göre sütün içeriğinin değişebildiği kanıtlanmıştı.
Araştırmacı Katie Hinde, anne sütünün değişkenliğiyle ilgili yapılan araştırmaların mama ile ya da süt anne sütü ile beslenen bebeklerde ne gibi değişiklikler görülebileceğinin anlaşılması için önemli olduğunu ifade ediyor. Ancak araştırmacılar şimdilik yalnızca bu değişkenlikleri tespit etme aşamasındalar. Sebeplerin anlaşılması, doğrudan kendi annesinin sütüyle beslenmeyen çocukların nasıl etkileneceğinin anlaşılabilmesi için önemli.
5- Anne sütü kök hücreler içerir
2007 yılında yapılan bir araştırmada anne sütünde beklenmedik bir bileşene daha rastlanmıştı: Kök hücreler. Herhangi bir değişime uğramadan bebeğin sisteminde çalışmaya başlayabilen bu hücreler, diğer yetişkin hücreler esnekliğini kaybettiğinde bile ilk özelliklerini koruyabilirler ve vücutta yeni dokular oluşturulması için hayati önem taşırlar. Henüz hala anne sütünde bulunan bu kök hücrelerin bebek gelişimini nasıl etkilediğini ya da anne sütü alamadığı için bu kök hücreleri de almayan bebeklerin nasıl etkilendiği bilinemiyor.