0-2 yaş, bebek gelişiminin en kilit dönemi. Etkisi yetişkinliğe kadar süren bu dönem psikolojimizi nasıl etkiliyor? Peki olası travmalar nasıl şifalanabilir? Klinik Psikolog İrem Polat bilgi verdi.
Bazen “Ben bebekliğimi hatırlamıyorum, benim bebeğim de yaşadıklarını nasıl olsa anımsamayacak” diye düşünülür. Oysa bebekler hatırlar. Hem de deneyimledikleri her şeyi! Erken dönemde deneyimlediklerini sözel olarak ifade edemezler ama duyusal olarak kayıt tutarlar. Çocuk ve yetişkin olduklarında bir kokudan, bir sesten, bir dokunuştan tetiklenirler. “Bebektir anlamaz” mitinin külliyen yalan olduğunu söyleyebilirim. Preverbal hafıza yani söz öncesi hafıza araştırmaları bebeklerin bedenlerinin kayıt tumakta olduğunu ve ilerde bu deneyimleri anımsadıklarını ortaya koyuyor.
Bir bebek ihmal edildiğinde, ihtiyaçları karşılanmadığında bunu u-nut-mu-yor! Aynı şekilde bakım vereninin kendisiyle bağ kurduğu, oynadığı, beslediği, ilişkide olduğu anılarını da çekirdek anılarında kaydediyor. ”Ya İrem Hanım, bu kadar da şeetmemek lazım, bizim annemiz babamız bunları biliyor muydu ki? Bizler gayet de sorunsuz yetişkinler olduk.” Ben bu söylemleri çok duyarım. Elbette ‘şeyedip etmemek’ herkesin kendi tercihi ama bizler yetişkinler olarak kendilik ve dünya algımızın, anlamlandırmakta güçlük çektiğimiz pek çok noktanın aslında 0-2 yaş dönemindeki kayıtlarda olduğunu bir bilsek… Ah bir bilsek çok şey değişecek.
Bizler istesek de istemesek de çocuklarımızın başına irili ufaklı olumsuz yaşam olayları gelecek. Onları steril bir ortamda büyütmemiz pek mümkün değil. Tıpkı biz yetişkinlerin de yaşadığı gibi… Olumsuz bir durum yaşamamış kimse neredeyse yok…”Benim bebeğim iki aylıkken ameliyat oldu. Tek avuntum bunu hatırlamayacak olmasıydı.” “Çocuğum sokak köpeği tarafından ısırıldı, bunu ömrü hayatı boyunca anımsayacak mı yani? ”Ben çok hatalar yaptım bebeğimi büyütürken İrem Hanım… Tüm bunları anımsayacak olması çok ağır.”
Evet, tüm bunların kaydediliyor olması büyük bir sorumluluk… Ama iyi haber, travma varsa iyileşme de var.Rezilyans, yani stres ve travmayla başa çıkabilme becerimiz var. Zor deneyimlerden bir şeyler öğrenip, uyum sağlayabilecek bir yapısı var insan evladının. Esneklik geliştirilebilen bir özellik. Eğer bir bebek zorlu şeyler yaşamışsa, ebeveyninin şifalı kollarında, bolca temasla, uyumlanmayla, oyunla, kapsanmayla, tutarlı ve istikrarlı bir ilişki içinde i-yi-le-şir! Takılmalar oluyorsa muhakkak bir uzmanın kapısını çalmalı elbet. Bu yazıda özellikle belirtmek isterim ki “ilişkilerin içinde iyileşiriz.” Dikkat etmemiz gereken en mühim nokta: Bilerek evladımıza zarar vermemek, bilmeden sakıncalı bir ebeveynlik tutumumuzu farkediyorsak bunu durdurmak ve destek almak… Hiçbir zaman geç değil.
Beden kayıtları, somatik deneyimler ve travma hakkında detaylı okumak isterseniz Peter Levine’in tüm kitaplarını, Alice Miller’in “Beden Asla Yalan Söylemez”ini ve Van Der Kolk’un “Beden Kayıt Tutar” kitaplarını önerebilirim.