Gençlik telaşı. Çok haklı ve yerinde bir telaş. Yani insan neden yaşlanmak istesin, genç kalmak istemesin ki? Neticede gençliğin aynı zamanda sağlığa, güzelliğe, iyi görünmeye ve hissetmeyi sağlayan bir yeri yok mu algımızda? Evet, var. Ancak son zamanlarda sadece sağlık, güzellik değil, yaşamın pek çok alanında bazı büyük yanılsamaların etkisi altında kalıyoruz. Gerçekte nasıl göründüğümüz ve hissettiğimizden ziyade, dışarıya karşı nasıl göründüğümüz en büyük meselemiz. Aynaya baktığımızda gördüğümüz “gerçek” şeyle ilgilenmek yerine, onu gizlemek, saklamak ve mümkün olduğunca gerçekliğini saptırmak gibi bir eğilimin içinde debelenmekteyiz.
Oysa bu gençlik mevzusunu yeniden incelersek, karşımıza üzerinde düşünmek durumunda olduğumuz birkaç konu çıkıyor: Genetik mirasınız çok büyük bir şans. Bu noktada kendinizi olumlu bir yerde hissediyorsanız, annenizi ve babanızı şükranla anabilirsiniz. Ancak bunun dışındakiler sosyal medya hesaplarındaki filtrelerden ziyade, size bağlı. Temel mesele, yaşlandıran faktörleri azaltmakta.
1. Kötü beslenme
Gençlik konusunun en temel ayağı. Bir beslenme uzmanı olarak diyebilirim ki içimize aldığımız ve bedenimize değen her şeyin sebep olacağı olumlu veya olumsuz etkileri yok saymak, iyi bildiğimiz bir şeye kulaklarımızı tıkamak gibidir. Ancak kulağımızı açtığımızda o duyduğumuz şey ne yazık ki gerçekliğini yitirmeyecektir. Orada öylece kabullenmemizi bekleyecektir.
2. Hareket yetersizliği
Doğanın işleyişine ters giden bir durum var bu noktada. Beden, varoluşu gereği hareket etmek ister. Bunu göz ardı etmek baştan lades demek. Harika bir vücuda, sımsıkı kaslara sahip olmaktan bahsetmiyorum. Bedenimizi kullanmak en asli görevimiz. Sadece bunu anlamamızı diliyorum.
3. Sigara, alkol, şeker, bozulan metabolik süreçler
İnsülin direnci, karaciğer yağlanması… Vücudumuza giren her şey ya iyi ya da kötü, ama mutlaka bir sonuca neden olur. İyi besinler iyileri, genetiği oynanmış, doğası bozulmuş, dışarıdan müdahale edilmiş vb. olanlar ise kötü sonuçları tetikler. Sigara, alkol, şeker tüketimi de bu bakış açısıyla aynı yerde duruyor. Metabolizmada oksidatif stresi artıran şeyler, yaşlanma sürecini de hızlandırır. Sigara, alkol ve şeker tüketimi metabolizmada bu “oksidatif stres” dediğimiz faktörü tetikler. Üzerine bir de genetik olarak yatkın olduğunuz hastalıklar eklenince, ister istemez bedeninizde birtakım olumsuz gelişimlerin başlaması hızlanır.
Ben hayatın sırrının denge olduğuna inananlardanım. Negatifi tetikleyen her şeyin pozitifini de hatırlamaya gayret ediyorum. Ama bütün bunlar üzerine düşünürken kendimizi cenderede gibi hissetmemize gerek yok. Keyif aldığımız şeyleri yapmakta özgürüz. Sadece panzehiri bulmak önemli. Güzel yaşamanın panzehiri de iyi beslenmek ve hareket etmek. Buna inanıyorum.
Bir de şunu kendimize hatırlatmamız çok önemli. Gençlik, neşe ve yaşama sevinci ile seyreden bir ruh halidir. Yüzünüzdeki kırışıklıklara veya karın yağlarınıza çare bulabiliriz ama işte o sevinci kaybederseniz, yerine yenisini koymanız için size hiçbirimiz yardımcı olamayız. O yüzden kendinize iyi davranın.