Paragraflarca anlatmamız gereken bir durumu atasözleri ve deyimler sayesinde birkaç kelimeye sığdırabiliyoruz. Peki dilimize pelesenk olmuş deyim ve atasözlerinin ortaya çıkış hikayeleri neler? Gelin bir tanesini anlatalım.
Kargaşanın hakim olduğu ortamlarda çevremizdeki insanları uyarmak için “Dingo’nun ahırı mı burası?” tabirini kullanırız. Peki Dingo kim? Kargaşanın ahırla ne ilgisi var?
Takvim yaprakları 3 Eylül 1872’yi gösterirken araç sesleri yerine, nal sesi hakim olduğu İstanbul’da ulaşım aracı olarak fayton, tenteli at arabası ve taht-ı revan kullanılıyordu. İşte o günlerde, yepyeni ve daha ucuz olan bir toplu ulaşım aracı çıktı ortaya. Azapkapı-Ortaköy hattında sefer yapmaya başlayan “atlı tramvay”…
Kısa sürede halktan büyük rağbet gören atlı tramvayların sefer sayısı da çok geçmeden sıklaştı. Ancak yol yokuşlu olduğundan sefer yapan atların 20 dakikada bir dinlendirilmesi gerekiyordu. Bunun için de en uygun adres Taksim’deki Dingo isimli bir Rum vatandaşın ahırıydı.
Dingo’nun ahırı çok popülerdi fakat Dingo biraz düzensizdi. Kayıtları düzenli tutulmayan bu ahıra kimin girip çıktığı belli olmadığından ahırın kavgası gürültüsü de eksik olmaz. Böylece Dingo’nun meşhur ahırı halkın diline düşerdi.
Zaman geçip benzer düzensizlikler farklı yerlerde yaşanınca insanlar, “Bu ne ya? Dingo’nun ahırı mı burası?” demeye başladı. Böylece 1870’li yıllarda sıkça kullanılan kalıp, günümüze kadar hiç bozulmadan geldi. Günümüzde de düzensizliğe, kargaşaya hatta dağınıklığa karşı bir isyan cümlesi olarak popülerliğini koruyor.