Büyük şehirlerde yaşamak, şehrin insana sunduğu kültürel ve sosyal zenginlikler açısından harika. Ancak nüfusun artmasıyla beraber büyük şehirler uzun zamandır kalabalık, kaos, hava kirliliği, trafik yoğunluğu, ev bulma zorluğu gibi olumsuzluklarla da özdeşleşiyor.
Bunun üstesinden gelme çabaları ise gücünü teknolojiden alıyor. Birleşmiş Milletler 2050 yılında insanların 3’te 2’sinin şehirlerde yaşayacağını öngörüyor. Bu da akıllı şehir teknojilerinin yaygınlaşmasını önemli bir zorunluluk kılıyor.
Akıllı şehirlerin en büyük özelliği altyapıyı erişilebilir fiyatlara sunması olacak. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin yardımıyla hem enerji hem de ulaşım alt yapıları verilere dayanarak düzenlenecek. Akıllı şehirler, geri dönüşüm ve atık yönetimi konusunda da gezegenin geleceğine olumlu katkı yapan sürdürülebilir yaşam alanları olacak.
Peki geleceğin akıllı şehirlerinde gündelik yaşam nasıl şekillenecek?
Evlerimiz de tıpkı bulunduğu şehrin kendisi gibi akıllı bir hale gelecek. Enerji odaklı güncel bilgiler, örneğin arz talep, ücret bilgileri ve hava durumu, evin bilgi ekranından bize sunulacak. Şehrin enerji sistemleri de evdeki cihazlara bağlı olarak enerji tüketiminin dengelenmesini garantileyecek. Sağlık takip sistemleri evdeki yaşlı aile bireylerinin sağlığını garantilemek için herhangi bir acil durumda aileyi ve sağlık birimlerini uyaracak.
Akıllı şehirler içinde yaşayan insanlarla büyük bir etkileşim içinde olacak. Şehir sakinleri telefonlarındaki uygulamalar aracılığıyla gördükleri sorunlar hakkında şehri bilgilendirecek. Örneğin şu an Boston’da kullanılan Street Bump adlı uygulama, insanların telefonlarındaki hız ölçerleri kullanarak yollardaki çukurları otomatik olarak tespit edebiliyor. Geniş bir alana yayılan Los Angeles’ın akıllı şehir sistemi ise vatandaşlarla etkileşime geçerek hangi bölgelerden çöp toplanması gerektiğini denetleyebiliyor.
Akıllı şehirlerin en büyük gücü toplanan bu tür veriler olacak. Şehirlerin sokaklarından geçen yaya trafiği ölçümlenerek nerelerde hangi işletmelerin açılabileceğine daha net kararlar verilebilecek. Hatta Hollanda’da test çalışmaları başlayan bir programdaki gibi, alerjisi ve astımı olanlar, akıllı şehir sistemleri tarafından semptomlarını tetiklemeyecek rotalar hakkında bilgilendirilecek.
Şehir içi ulaşım da otomobil paylaşımının yaygınlaşması, otonom araçlar, trafik ışıklarının tek merkezden yönetimi gibi uygulamalar sayesinde hem kolaylaşacak hem de trafiğin yoğunlaşması engellenmiş olacak. Şehrin toplu taşıma sistemleri de her daim ulaşılabilir ve ekonomik olacak.
Akıllı şehirlerin öne çıkan bir diğer özelliği ise güvenlik. Örneğin sokak lambalarının LED ışıkları bir kişi onlara doğru yaklaşırken etrafı daha fazla aydınlatacak. Böylece hem güvenlik sağlanacak hem de enerji tasarrufu yapılmış olacak. Bunu şimdiden bir adım ileri götüren Glasgow kentinde CCTV kameralarına bağlı akıllı sokak lambalarının gürültü sensörleri de var. Eğer sensör belli bir seviyenin üstünde bir gürültü algılarsa bunun denetlenmesi için güvenlik birimlerine uyarı gönderiyor.
Kısacası akıllı şehirler teknoloji sayesinde hem kaynakların daha iyi kullanımını hem daha az emisyonu garantileyecek; ayrıca şehrin sakinleriyle kurduğu etkileşim sayesinde insan odaklı, güvenli ve yaşanabilir yerler olacak.