Kozmetik Üreticileri ve Araştırmacıları Derneği tarafından düzenlenen, Türkiye’de ilk ve tek “Uluslararası Kozmetik Kongresi” başladı. Kongreye, davetli konuşmacı olarak Prof. Dr. İlber Ortaylı katıldı. Dünya başlığı altında tarih, güzellik, ekonomi ve tüketici davranışları konusundaki bilgi ve birikimlerini paylaşan Ortaylı, “Bir ülkenin insanları, illa şehirlerde sıkışıp inşaat yapmak, demir çelik üretmekle geçinemez. Bu yüzden, sanayi gibi dallarda sadece tıbbi ilaçları değil aynı zamanda kendimize bakmamız gereken dalları da tespit etmemiz gerekir” dedi.
TÜRKİYE’DE KOKU ENDÜSTRİSİ GELİŞECEK
Çağdaş medeniyetlerde, temiz yaşam gayesi için gerekli zaman ve paranın, geçmiş asırlarda yüksek sınıf mensupları tarafından kullanıldığına dikkat çeken Ortaylı, “Bu zengin ve yaygın endüstri, bazı zanaatları yaymıştır. Bunlardan birisi de hiç şüphesiz ki koku. Türkiye’de de yavaş yavaş böyle bir dal gelişecek. Buna, şimdiden hazırlık olmamız lazım. Baktığımızda, Akdeniz’in en geniş, en bereketli olan ovası Çukurova elimizde ve biz onu kullanamıyoruz. Çukurova’nın, ihracat geliri yıldan yıla geride kalıyor. Bu eksikliği örtmek için, Çukurova Ziraatının başka yeni dallara yönelmesi gerekiyor. Verimsiz bir tarım yapacağımıza, tarımda böyle bir şeyi tercih etmemizin akıllı olacağına hiç şüphe yok. Şüphesiz ki, koku endüstrisi Türkiye’de çok eski bir maziye sahip. Kolonya üretimimiz, beynelmilel pazarlara çıkmasa da hepimiz kullanıyoruz ve bu sektör pekala artacak düzeyde” diye konuştu.
Ortaylı, “Bu sektörün, ülkeler için çok önemli bir dal olduğunu unutmayalım. Toprağın, ekilmeden bırakılmaya başladığı bir memlekette yeni dallar geliştirecektir. Bakılmayan meyve ağaçlarını kesip evlerle dolduracağımıza, kimya koku endüstrisine yönelik ağaçların ve bitkilerin yaratılması daha iyi olacaktır. Şunu açıkça belirtmek isterim ki, bir memleketin şenlenmesi için bu şarttır. Bir ülkenin insanları, illa şehirlerde sıkışıp inşaat yapmak, demir çelik üretmekle geçinemez. Sanayi gibi dallarda, sadece tıbbi ilaçları değil aynı zamanda kendimize bakmamız gereken dalları da tespit etmemiz gerekir” diye konuştu.
HÜCRELER 25-30 YAŞINDAN İTİBAREN ÖLMEYE BAŞLIYOR
İnsanların, geçmiş çağlardan itibaren koku ile baş etmek için pek çok önlem aldığını ifade eden Ortaylı, “Koku, bazı hastalıların, vücuttaki bazı aksamaların göstergesidir. Aynı zamanda, bir nevi yaşlanmanın da göstergesidir. Baktığımızda, eski toplumlarda insanların vücudu daha erken çöküyordu. Bugün ise, spor faaliyetlerinin çeşitliliği, insanların birçoğunun yüzmeyi bilmesi insan yapısını değiştiriyor. Bu sayede, daha sağlam yapılı insanlar oluyoruz” dedi.
“İlerleyen yaşla beraber, her iki cinsin de kendine bakma ihtiyacı ortaya çıkıyor. Bu ihtiyaç da öyle 60 yaşından sonra ortaya çıkmıyor. Tıbbi otoriteler de, yaş ve bakım ortalamasının 25-30 yaş civarında olduğunu söylüyor. Bu yaşlar, hücrelerimizin artık eskisi kadar süratle üremediği, çoğalma hızının düştüğü ve yavaş yavaş ölmeye başladığı bir dönemdir. Tabi bu, 3-5 günde, birkaç ayda ya da birkaç yılda olmaz. İşte o zamanlar, insanların artık kendilerine bakma kendileri ile ilgilenme zamanlarının başladığını gösterir. Tarihte de, bunu her toplumda görürsünüz”.