Aileler kurulurken anne baba adayları sağlıklı bir ortamda, mutlu çocuklar yetiştirme gayesiyle bir araya gelirler. Bir bireyin oluştuğu ve büyüdüğü ortam, onu hayatı boyunca etkileyecek fiziksel ve zihinsel gelişimin başlangıcı olması sebebiyle önemlidir. Anne baba adayları, mutlu çocuklar yetiştirebilmek için bebekleri daha doğmadan bazı konularda bilinçlenmeli ve farkındalık geliştirmeliler. Aile Danışmanı, Eğitimci ve Yazar Ebru Demirhan konu hakkında bilgi verdi.
Fiziksel gelişimimizin yanı sıra zihinsel ve duygusal gelişimimizin de tohumları anne rahminde atılır. Hamilelik sürecinde annenin aldığı besinlerden bebeğin de beslenmesi gibi annenin ve ailenin içinde bulunduğu ortamın yoğunlaştığı duygulardan da bebekler etkilenebilir. Bu duygular bebeğin bilinçaltına kodlanabilir, bebeğin hayat boyu duygu ve davranışlarını şekillenmesinde etkili olabilir.
Bebek haberi sevinçle karşılanmalı
Her bebek farklı bir ortamda doğar ve varlığının ilk haberi alındığında her aile farklı tepki verir. Bebekler için istenip istenmemek önemlidir. Bu sebeple bebekler mümkün olduğunca güzel karşılanmalı ve varlığı öğrenildiğinde kendisiyle içsel bir ilişki kurmaya çalışılarak güvende olduğu, sevildiği, istenildiği mesajı bebeğe hissettirilmeye çalışılmalı.
Cinsiyet beklentisine girilmemeli
Geleneksel toplumlarda bebeklerin cinsiyeti hakkında çok katı tutumları olan aileler var. Erkek ya da kız bebek beklentisinde olmak, bu konuda anne üzerinde baskı kurmak, aile içi gerginlikler yaşamak; sonucu değiştirmemekle beraber bebeğin de stresli bir ortama doğmasına sebep olabilir.
Çocuğa kendi idealimize göre bir yaşam biçilmemeli
Ebeveynler toplum baskısı gibi nedenlerle kendi gerçekleştiremedikleri ideallerini bazen çocuklarının büyüyüp gerçekleştirmesini isteyebiliyorlar. Buna örnek olarak meslek seçimi, belli bir sınavı kazanmak, yüksek yaşam standartlarına ulaşmak verilebilir.
Yüksek beklentiler içine girilmemeli
Uzun süre bebek bekleyen çiftler veya çok kez düşük yapmış anneler sağlıklı doğan bebeklerine karşı yüksek beklenti içerisine girebiliyorlar. Ondan, doğmamış kardeşlerinin de yerini doldurmasını, çok başarılı olmasını, aileyi çekip çevirmesini bekleyebiliyorlar. Karşılanması zor olan bu yüksek beklentiler çocuğun hayatı boyunca omuzlarında yük oluşturabilir. Ebeveynler çocuklarını mutlak anlayışla ve sevgiyle büyütmeli ve onun yaşam amaçlarının önüne geçmemeli. Çocuklar doğru desteklenirse potansiyeli ölçüsünde gelişebilir ve kendi yollarını çizebilirler.
Kaybetme korkusu bebeği strese sokabilir
Bazı bebekler hastalık ihtimali yüksek olarak doğarlar, bazı anne adaylarının hamilelikleri riskli geçebilir. Zor gebe kalan bir anne bebeğini düşürmekten veya ona zarar gelmesinden çok korkabilir. Sağlıklıyken hasta olduğu sanılan bir bebek için çok korkmak anneyi de bebeği de yorabilir.
Bebekler kaybedilen bir yakının telafisi değildir
Toplumumuzda kendisinden önce kaybedilen bir kardeş veya aile büyüğü varsa, yeni gelen bebeği telafi gibi görme ve kaybedilenin boşluğunu doldurmalı gibi yaklaşımlar var. Kaybedilen ağabey, abla hatta vefat etmiş aile büyüklerinin ismini çocuğa veren, isim ve soy ismi aynı tutarak aynı nüfus cüzdanı oluşturma çabası içinde olan aileler günümüzde de mevcut. Bu durum yeni gelen bebeğe kendisine ait olmayan bir çok sorumluluk yükleyebilir. Her birey kendine has olarak kabul edilmeli.
Çocuk ve aile şiddetten her zaman korunmalı
Özellikle hamilelik sürecinde anneye yönelik fiziksel, sözel veya duygusal şiddet, anneyi etkilediği kadar bebeği de etkileyebilir ve bebeğin bilinçaltına yaşam boyu etkileneceği olumsuz duygu tohumları ekebilir. Güven duyamama, özgüven eksikliği, boyun eğme, korku, suçluluk gibi duygulara temel oluşturabilen bu durumlardan kaçınmalı ve bu tarz bir duruma maruz kalındıysa destek alınmalı.