Gün içerisinde, özellikle daraldığınızda, duş alıp rahatlamaya dair şiddetli bir istekle doldunuz mu hiç? Ya da öğretmenlerin stres ya da kaygı halindeki çocuklara ilk önce sınıftan çıkıp su içmelerini, yüzlerini yıkamalarını söylemelerinin sebebini hiç merak ettiniz mi?
Gün içerisinde bir an önce eve gidip kendimizi duşa atmanın hayaliyle yaşarız, ve evet bunun bilimsel bir açıklaması var.
Zor geçen bir günün sonunda duş ya da sıcak bir banyo için sabırsızlanmamızın sebebi yalnızca hijyen değil. Suyun cildimiz üzerindeki akışı, son derece rahatlatıcı ve yatıştırıcıdır, özellikle de hoş kokular ve taze bir temizlik hissi ile dolduğumuzda. Bazen gün içerisinde kendimizi bu hissi arzularken ya da herhangi bir su kütlesine dalış yapma isteği ile dolmuşken bulmamız boşuna değil.
İnsanların bu ihtiyacı neden duyduklarını, suyun “huzur hissi” ile bu kadar yakın bir şekilde nasıl ilişkili olduğunu merak ettiniz mi hiç?
Temel olarak soğuk su yüzümüze temas ettiğinde ve nefesimizi tuttuğumuzda, kalp atış hızımız düşüyor, kan vücudumuzun merkezine doğru çekiliyor ve sonuç olarak bir tür huzur hissi ortaya çıkıyor.
Bu rahatlatıcı etkiye“memeli dalış tepkisi” deniyor ve yüz maskelerinin ya da duş almanın rahatlatıcı olmasının sebebi de bu. Amfibik atalarımız, bu mekanizmayı, yüzerken kalp atışlarını ve vücut ısılarını düşürmek, fazla kalori yakışını engellemek için kullanıyorlardı. Suyun içerisinde olmak, güven hissi veriyordu; çünkü avcıların sudayken saldırma olasılıkları karaya kıyasla daha düşüktü. Balık beyinlerimiz hala sağlıklı bir şekilde yaşamaya devam ediyor. Atalarımız duşta saatler boyunca çözünebilmemizi sağlayacak içgüdüleri bize bahşetmişler.
Beynimizin hatırladığı tamamen güvenlik hissi olmasa da suyu gerçekten memeli dalış refleksi yüzünden huzur ile ilişkilendirebiliriz.
Dalış refleksi tam olarak nedir ve nasıl çalışır?
Dalış refleksi – dalış tepkisi ya da memeli dalış refleksi olarak da bilinir – batmaya karşı homeostatik refleksleri bastıran ve bilinen hava soluyan tüm memelilerde görülen fizyolojik bir tepki grubudur. Oksijen depolarını tercihen kalbe ve beyne dağıtarak solunumu optimize eder ve su altında kalma süresini uzatır. Dalış refleksi, fok, su samuru, yunus, misk faresi gibi su hayvanlarında güçlü bir şekilde gözlenebilirken, diğer hayvanlarda – insanlar ve 6 aya kadar bebekler de dahil olmak üzere – ve ördek ve penguen gibi dalıcı kuşlarda daha hafif bir tepki olarak varlığını sürdürür.
Dalış refleksi, nefes tutulurken özellikle burun deliklerinin ve yüzün ıslatılması ve serinlemesi ile tetiklenir, şahdamarı kemoreseptörlerinde meydana gelen sinirsel süreçler aracılığıyla sürdürülür. En göze çarpan etkiler kardiyovasküler sistemde görülenlerdir: periferik damar büzülmesi, kalp atış hızında düşüş, oksijenin korunması amacıyla kanın hayati organlara yönlendirilmesi, dalakta depolanmış olan kırmızı kan hücrelerinin salınması ve insanlarda kalp ritminde düzensizlikler gibi.
Su hayvanları batma sırasında oksijeni muhafaza etmelerini sağlayan etkili adaptasyon yöntemleri geliştirmiş olsalar da soluksuzluk ve süresi, düşük nabız, damar büzülmesi ve kalp debisinin yeniden dağılımı, kara hayvanlarında da sinirsel bir tepki olarak görülebiliyor; ancak etki, doğal dalıcılarda daha yoğun.
Öğretmenlerin stres ya da kaygı halindeki çocuklara ilk yaklaşımlarının arkadaşlarıyla çıkıp su içmelerini, yüzlerini yıkamalarını söylemesinin sebebi tam olarak bu.
Derin Dalış adında bir yöntem var; uzanıyorsunuz (mümkünse serin ve karanlık bir yerde), gözlerinizi kapıyor ve bir buz ya da soğuk jel torbasını çenenizden başlayarak yavaşça tüm yüzünüzü kaplayacak şekilde hareket ettiriyorsunuz. Burnunuza geldiğinizde, nefesinizi tutmaya başlıyorsunuz. Bu şekilde beyniniz su altında olduğunuzu düşünmeye başlıyor ve memeli dalış tepkisini vererek her şeyin yavaşlamasını sağlıyor. Panik atak sorunu yaşayan insanlar için harika bir yöntem.