Ümmügülsüm Tat
Hayat bir fotoğraf karesi… Biraz uzaktan bakılınca küçülüyor, içine girince piksel piksel büyüyor. İçinde kayboluyoruz. Suyla ve zamanla yarışıp akıyor. Hayat akarken her toprakta ayrı bir acı yaşanıyor. Toprak… Evet her toprakta ayrı ayrı âlemler yaşanıyor. Anadolu’nun hikayesine baktığımızda toprağının bahtını omuzlarında taşıyan insan fotoğrafları görüyoruz. Neden? Çünkü Anadolu insanı her gittiği yere hikayelerini de götürüyor.
Türkiye’den Almanya’ya yapılan işgücü göçünün tam 57. yılındayız. 30 Ekim 1963 yılında başlayan yolculuk bugün hala devam ediyor. Türkler Almanya’daki en büyük göçmen topluluk. İlk nesil çok ağır şartlar altında çalıştı, yaşadı. Gayretli, ucuz işgücü olarak bu ülkenin daha refahlı olması ve zenginleşmesi için büyük katkı sağladılar. Diğer taraftan, Türkiye’nin bir cente bile muhtaç olduğu yıllarda, gurbetçilerimiz alın teriyle kazandıkları parayı döviz olarak göndererek, vatanımızın büyümesi ve kalkınmasına yardım ettiler. Ancak bu fedakâr insanlar Almanya’da dışlanarak “yabancı”, Türkiye’de aşağılanarak “Alamancı” diye anılmaktan kurtulamadılar.
Almancıların fotoğrafları Türkiye’nin ve Almanya’nın zaman içindeki değişiminin de en büyük tanığı aslında. Haydarpaşa Tren İstasyonundan Almanya Düsseldorf şehrine giden 450 işçinin fotoğrafı, sayısı 6 bin 500’ü bulan işçilerin fotoğrafı… Yüz binlerce Türk işçinin fotoğrafı…
Türklerin Almanya hikayesinin en büyük amacıydı çalışma, para kazanmak ve geri dönmek. Hikayenin kurgusu gitmek kadar dönmeye de odaklıydı. Geri döneceklerdi. Bu yüzden ne Almanya göçün insani boyutuyla ilgilendi ne de Anadolu’nun fedakar insanı bunu talep etmedi. Döneceğini bile bile gitmek. Yerine yerleşmek ile yerleşememek arası bir hal… Çok çalışacak, para biriktirecek, memlekete dönüşte ev ve araba alacak hatta iş kuracaklardı. Peki ya sonra? Sonrasını kimse bilmiyordu. Ama döneceklerdi işte. Almanya’da hayatı yaşanılır kılan dönmenin hayaliydi belki de. Almanya yalnızca Türklerin ve ailelerinin ekonomiye katkısını düşündü. Uyum politikaları, geçiş sürecini kolaylaştıran uygulamalar yoktu. Almanya’da kazanılan paralarlar Türkiye’de evler alındı, arabalar alındı… Fakat hasret bitmedi. Gurbet bitmedi. Gidişler ve gelişler çoğaldı, dönüş beklenilen gibi olmadı. 3 nesil Almanya’da yaşadı, yaşıyor. Almanya’da bugün yaklaşık 3 milyon Türk bulunuyor ve bunun 1 milyonu Türk asıllı Alman vatandaşı.
İlk gidenler dil bilmiyordu. Dil bilmediğin bir ülkede yaşamak, anlamadığın kelimeleri takip ederek hayatın akışını çözmeye çalışmak… Yaşanan birçok olay, anı, uzaktan bakınca acı tatlı hatıra…
Almanya bazıları için hep ‘acı vatan’ oldu, Anadolu ise hepsi için özlenen memleket. Almanya bir umut yolculuğunun varış noktasıydı. İçerdeki gurbet dışarı taştı. Almanya acı doldu. Bazen coşkulu, kahkahalı anlar da vardı. İki ülke arası yaşananlar kültürel zenginliğe de kapı araladı.
Unutulmayanlar vardı. Mesela işçiler, Alman doktorlarca dişlerine kadar kontrol ediliyorlardı. Sağlam olanlar, köylerine kentlerine gidip, Almanya’ya gitmek üzere tahta bavullarını hazırlıyor ve 1-2 yıllığına, 3-5 kuruş biriktirdikten sonra geri dönme düşüncesiyle uzun bir yolculuğa başlıyorlardı. 3 gün süren yolculuk, Heim adı verilen yurtlar, Münih garından yeni bir hayata başlama… 1974 yılında yabancı işçi alımının durdurulması, 80’li yıllarda başlayan yeni alımlar, memorandum ile yabancı işçilerin ailelerine verilen sosyal haklar… İşçi şirketleri furyası… Türk işçilerin Almanya’da patron olma hikayesi… Berlin’in, Köln’ün küçük İstanbulları… Kaset furyası… Gurbet türküleri…
Hikayenin başarı hanesi de kabarık. Almanya’ya göçmen olarak giden fakat saygın iş adamı olan Türkler, göçmen bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelip akademik çalışmalar yapanlar, doktorlar, mühendisler, milletvekilleri…
Tabi ırkçı saldırılar, ölümler, Türkleri istemeyenler, İslamafobia sonrası yükseltilmek istenilen ırkçılık, yakılan evler, yanan canlarımız…
Başa dönecek olursak Türklerin Almanya hikayesi bir gurbet fotoğrafı. Neresinden bakarsanız oradan farklı bir hayat, farklı bir hikaye çıkıyor ortaya. Bu ay sizlere gurbet fotoğraflarının görünmeyen arka planını anlatalım istedik. Gurbet hep çok yönlü bir yaşanmışlıktır. Bir yerde yaşanmışlık varsa, üzerinde konuşacak çok şey vardır.