Sivas’ın Gürün ilçesinde, milattan önce 2 binli yıllarda Hititler’in yaptığı ve apartman görünümü ile göze çarpan kaya mağaraları, mimari yapısı ile de ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.
Valilikten yapılan açıklamaya göre, tarih boyu barınak, sığınak, kale ve yiyecek saklamak için kullanılan mağaralar, 3 ve 5 katlı ilkel bir apartman görüntüsünü andırıyor. Kaya mağaralarının bulunduğu, tarihi zenginlikleri ve doğal güzellikleri ile öne çıkan Gürün, Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerinden birisi olarak göze çarpıyor.
Sivas’ın güneyinde il merkezine 136 kilometre uzaklıktaki Gürün ilçesi, Doğu Anadolu Bölgesi’ni, İç Anadolu Bölgesi’ni ve Akdeniz Bölgesi’ni birbirine bağlayan noktada yer alıyor. Dağ yamacında yan yana ve alt alta sıralanan Gürün’deki kaya mağaraları 3 ve 5 katlı ilkel bir apartman görüntüsünü andırıyor. Kayaçların kolay aşınabilmesi özelliği nedeniyle Hititlerin bu mağaraları işleyerek katlı yapı görünümüne kavuşturdukları tahmin ediliyor.
Kısa süre öncesine kadar mahalle halkı tarafından kışlık malzemelerin saklandığı kaya mağaraları, Sivas’ın tanıtımı açısından da önem arz ediyor. Gürün Türk Telekom Çok Programlı Anadolu Lisesi Tarih Öğretmeni Levent Malkoç, yazıyı Anadolu’ya getiren medeniyetin Asurlular olduğunu hatırlatarak Mezopotamya’dan Kayseri Gültepe’ye kadar bu medeniyetin egemenlik kurduğunu belirtti.
Asurluların bir süre Gürün’e de hakim olduğunu hatırlatan Malkoç, “Gürün aynı zamanda tarihi Kral Yolu’nun ve İpek Yolu’nun da uzantıları üzerindedir. Tamamı insan yapımı olan bu mağaralar Hitit, Asur, Roma, Selçuklu, Bizans ve Osmanlı dönemlerine de tanıklık etmiştir” ifadelerini kullandı.
Çok yakın bir zamana kadar mağaraların soğuk hava deposu, odunluk ve hayvan yemlerinin saklandığı bir alan olarak kullanıldığını belirten Malkoç, şunları kaydetti:
“Bu mağaraların 1590 rakımlı düzlük arazide taşlardan kolasal mimari ile inşa edilen Burç Evi Kalesi’ne kadar gittiği söylenmektedir. Bunu test etmek için gençlik yıllarımızda ben ve arkadaşlarım mağaraların bir tanesine girdik ve bir saat kadar da ilerledik. Ancak ileri kısımlarda yol gittikçe zorlaşıyordu ve meşalelerimizde azalmıştı. Bu yüzden bu gizemli mağaranın nereye kadar gittiğini keşfedemedik.”