Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “İnsan son nefesine kadar üretebilme potansiyeli olan bir varlıktır”
İleri yaştaki bireylerin gelişmesini engelleyen en büyük korkunun neofobi de denilen “yenilik korkusu” olduğunu ifade eden Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Neofobisi olan bir kimse evinin konfor alanından çıkmaz. Devamlı aynı yerlere oturur, dışarı çıksa dahi hep aynı yollardan gider, aynı şeyleri yer ve aynı alışkanlıklarla devam eder. İleri yaştaki insanın yeni deneyimlere açık olması gerekiyor. Yeni deneyimlere açık olmayı bir davranış modeli olarak benimsemez ise ileri yaşta neofobik olur ve hızla çöker” uyarısında bulundu. “İnsan son nefesine kadar üretebilme potansiyeli olan bir varlıktır” diyen Tarhan, neofobisi olan kişilerin yeni deneyimlere açık olmadıkları için gelişemediklerini, zihinlerini geliştiremediklerini kaydetti.
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi ve Öğrenci Konseyi iş birliğiyle düzenlenen “Yaşlanma Psikolojisi Kongresi” alanında uzman isimleri bir araya getirdi. Kongrede gelişimsel bir süreç olan yaşlanma ile bu süreçte değişen beyin mekanizmaları ve psikolojik değişimlerin irdelenmesi hedefleniyor.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “70 yaşında ilk kez antidepresan vakamız oldu”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Kongre Onursal Başkanı Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, pandemi koşulları nedeniyle çevrimiçi düzenlenen kongrenin açılış konuşmasında yaşı ilerlemiş kişilerin geçmişte çalışmış ancak artık üretmeyen, tüketen ama bakılması gereken kişiler olarak değerlendirildiğini ifade ederek “Yaşlılar toplumda dezavantajlı insanlar gibi görülüyor. Aslında bu kongrede bunu masaya yatırmak gerekiyor. Yaşlılık tanımını ele almak gerekiyor. İleri yaştaki insanlar dezavantajlı insanlar değil. Covid-19 döneminde o sıkıntıyı yaşadık. Kendilerini eve hapsetmek zorunda kaldılar. Bilimsel gerekçelere dayalı birçok itirazımıza rağmen dikkate alınmadı ve şu anda nöroloji kliniklerinde Alzheimer hastalarının kötüye gidişinin hızlandığını görüyoruz. İzole ortamda olmaları, sosyal kontrollerinin değişmesi ve birçok nedenle eski hareketlerini yapamadılar, evde kaldılar ve birçok fiziksel rahatsızlıklar nüksetti. 70 yaşında ilk kez antidepresan vakamız oldu. Bunların hepsi yaşlılığı toplumun dezavantajlı ve yardıma muhtaç insanlar gibi görmesinden kaynaklı. Halbuki ileri yaştaki insanlar üretmeye devam ederler. Onların üretimi daha çok zihinsel üretimdir” diye konuştu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Zihinsel üretimin önemsendiği toplumlarda yaşlılara değer verilir”
Yaşı ilerleyen bireylerin tecrübelerinden yararlanılması gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi: “Torunların dedelerinin bilgisine ihtiyacı var. Onların hayat tecrübeleri var, en büyük kazanımları bilgelikleridir. Bilgeliklerini gençlere aktarmak için bekliyorlar. Bununla ilgili yanlış tutumların düzeltilmesi, bu konunun üzerinde durulması gerekiyor. ABD’den gelen bir hocamız vardı, Norman Moore. Kendisine fahri doktora unvanı da vermiştik. Norman Moore 70 yaşındayken üniversitede çalışıyordu, kürsüsü vardı. O zaman kendisine bu yaşta aktif çalışmasının ülkesinin kurallarına uyup uymadığını sormuştuk. Amerika’daki üniversitelerde cinsiyet, ırkçılık ve yaşlılık konularında ayrımcılık yapılmadığını, bir insan üretiyorsa o insanın yaşlı diye bir kenara bırakılmadığını ve o insanın üretmesi için de teşvik edildiğini söyledi. Yaşlılıkla ilgili tutum çok önemli. Evde anneanne, babaanne varsa onlar evde ölümü bekleyen kişiler değil, hayatlarının sonuna kadar insanlara faydalı olabilecek kişilerdir. Ama faydaları enerjileri ile değil daha çok zihinleri ile olur. Zihinleri ile ürettikleri küçümsenecek bir üretim değil. Zihinsel üretimin önemsendiği toplumlarda yaşlılara değer verilir. Ama kol kuvvetine dayalı toplumlarda yaşlılara önem verilmeyebilir. Biz eğer gelişmişlik seviyesi yüksek bir toplumsak hangi yaşta olursa olsun üreten insana yol açmamız gerekir.”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “İnsan son nefesine kadar üretebilme potansiyeli olan bir varlıktır”
İleri yaştaki insanların gelişmesini engelleyen en büyük korkunun yenilik korkusu olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Buna neofobi deniyor. Neofobisi olan bir kimse evinin konfor alanından çıkmaz. Devamlı aynı yerlere oturur, dışarı çıksalar dahi hep aynı yollardan giderler, aynı şeyleri yerler ve aynı alışkanlıklarla devam ederler. Bu insanların beyinlerindeki yollarda köreliyor. Beyin ya kullan ya da kaybet kuralıyla işler. Kullanılmadığında bir müddet sonra işlevselliğini kaybediyor. İleri yaştaki insanın yeni deneyimlere açık olması gerekiyor. Kendini güvende hissettiği konfor alanından çıkmasını gerektiğini öğrenmesi için genç yaşlarda bunun eğitimini almış olması gerekiyor. Yeni deneyimlere açık olmayı bir davranış modeli olarak benimsemez ise ileri yaşta neofobik olur ve hızla çöker. Onun için emekli olanlar arasında meslekten emekli olup hayattan da emekli olanlar var. Hayattan emekli olduklarında da her şeyden elini çekiyorlar. Bir korku içinde yaşıyorlar. Yaşlanma değil de yaş alma diye kullanmak daha doğru. İnsan son nefesine kadar üretebilme potansiyeli olan bir varlıktır ve ürettikçe insan mutlu olabilir. İnsanın maddi refahına katkı sağlayana biz hep üretim diyoruz, halbuki insanın maddi refahına da katkı sağlayan üretim önemli. İnsanın huzurlu yaşaması, insanlar arasında faydalı olması, birçok psikolojik, sosyal ve manevi olgunluğa hizmet eden eğitimler de bilgelik eğitimleridir” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Duygusal zeka becerileri ileri yaşta gelişmiştir”
İleri yaştaki kişilerin duygusal zekalarının yüksek olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Duygusal zeka çalışmalarında geçen bir örnek vardır. Evde anne baba kavga ediyor, sürekli bir gürültü hali var. Eve anneanne geliyor, bir müdahalede bulunuyor ve kavga bitiyor. Peki televizyonun kumandasını kullanmayı beceremeyen bir anneanne bunu nasıl yapıyor? Bu tamamen duygusal zekadır. Duygusal zeka becerileri de yaş ilerledikçe yaşam tecrübesiyle elde edilebiliyor. Duygusal zeka becerileri, ileri yaşta gelişmiştir. Çünkü zeka tekil değil çoğuldur, sabit değil değişkendir, eğitime ve gelişmeye açıktır. Duygusal zeka beynin duygusal eğitimi demektir” diye konuştu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Neofobiyle mücadele için çalışmak gerekiyor”
Kişinin önem verdiği kavramların beyinde daha çok yaşadığını ve kalıcı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Neofobisi olan kişiler, korkuyla yaşayan kişiler yeni deneyimlere açık olmadıkları için gelişemiyorlar. Zihinlerini geliştiremiyorlar. Halbuki zihnimiz kafamızın içinden ötedir, kuantum evreninde dolaşır. Hayal kurarız, her şeyi yaparız. Yaşlılarda bunun kaybolmaması için çalışmak gerekiyor. Zihnimizi daha çok hayal dünyasının sınırları içerisinde koşturabilmek, zihnimizi geliştirir. Zihin teorisi çalışmaları bunu göstermiştir” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu kongrede ele alınması gereken bir diğer konunun da yaşlılarda yalnızlık olduğunu belirterek “İleri yaştaki insanların bu ihtiyacına dokunmak gerekiyor. Aramak, onlara karşı güler yüzlü ve sıcak olmak, halini hatırını sormak, sitem etseler de hiç önemli değil onlara verilecek en güzel hediyedir. Onlardan beklemek yerine onları sosyal hayata dahil etmek için çabalamak gerekiyor” dedi.
Doç. Dr. Gökben Hızlı Sayar: “İyi yaşlılığın temelleri hayatın ilk yıllarında atılıyor”
Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü, Kongre Başkanı Doç. Dr. Gökben Hızlı Sayar, iki gün sürecek kongreye yaşlılık psikolojisi yerine yaşlanma psikolojisi ifadesini kullandıklarını belirterek “Çünkü insanlar doğdukları andan itibaren yaşlanmaya başlıyor. Yaşımız ilerlemeye başlıyor. Aslında yaşlılık sınır olarak literatürde 75 olarak bildirilen yaş, iyi bir yaşlılığın temelleri hayatın ilk yıllarında atılmasıyla ortaya çıkabiliyor. Türkiye’de ve dünyada yaşlı nüfusu giderek hızlıca artıyor. Nüfusun önemli bir kısmını oluşturan yaşlı insanların karşılaşabilecekleri nörolojik hastalıklar, psikolojik sorunlar, bakım olanakları, onlara ne gibi psikoterapi imkanları sunulabileceği, hayat kalitelerini artırmak için yapılabilecekler, iyi oluş nasıl artırılabilir, pozitif yaşlanma ne şekilde gerçekleştirilebilir gibi birçok konuyu bu iki günde ele alacağız” diye konuştu.
Öğrenci Konseyi Başkanı Psikolog Büşra Özdoğan, kongre paylaşımlarının ardından çok güzel geri bildirim aldıklarını belirterek kongrenin verimli geçmesi dileğinde bulundu.
Prof. Dr. Oğuz Tanrıdağ: “Süper yaşlılık için aktif ve sosyal bir yaşam lazım”
Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Başkanı ve NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Oğuz Tanrıdağ, “Beyin ve Yaşlanma” başlıklı sunumunda beynin yaşlanmasında genlerin ve çevrenin iki yönlü etkileşimi olduğunu söyledi.
Beyin yaşlanmasının önüne geçilebilmesi için son yıllarda “süper yaşlanma teorisinin” öne çıktığını belirten Tanrıdağ, “Süper yaşlılar, 80 yaşın üzerinde oldukları halde bellek testlerinde 50-55 yaş performansı gösteren kişilerdir. Bu kişiler genellikle aktif yaşam biçimine sahip, sosyal, zaman zaman kendini şımartan, hayata ve olaylara karşı optimist kişilerdir. Aslında sürpriz gelecek ama çoğu alkol ve sigara kullanır ve IQ’ları normal yaş ortalamasının içindedir.Süper yaşlılık genetik faktörün daha ağır bastığı, çevresel faktörün de bunu bütünleştirdiği bir grup olarak görünüyor” dedi.
Tanrıdağ: “Yaşlanmayı geciktirmek için yeni hobiler edinin ve konfor alanınızın dışına çıkın”
Erken beyin yaşlanması görülen kişilerde bazı sorunlara rastlandığını ifade eden Prof. Dr. Oğuz Tanrıdağ, “Yeni bilgilerin öğrenilmesinde zorluk, yeni koşullara adaptasyon sıkıntısı, geçmiş olayların uzamış travmatik etkisi, plan-program yapma zorluğu, isim ve sayı unutkanlığı ve öfke kontrol bozukluğudur. Süper yaşlılarda ise pozitif ve optimist kişilik yapısıyla adaptasyon zorluğu yaşanmaz, yeni bilgilerin öğrenilmesi devam eder. 85 yaşında kitap da yazılıyor, proje de yürütülüyor, resim de yapılıyor. Süper yaşlanmada 25-30 yaş öncesinin belleği var . Dolayısıyla plan, program yapmaya devam ederler” dedi.
Prof. Dr. Oğuz Tanrıdağ süper yaşlanma için önerilerini de şöyle sıraladı: “Daha fazla okuyup yazmak, kendi gizli kalmış yeteneklerinizi geliştirme, örneğin 50 yaşından sonra ebru eğitimi almak, piyano eğitimi almak gibi yeni hobiler öğrenilebilir. Kendi yaş gruplarından farklı gruplarla zaman geçirmek ve yaşının sağladığı güven, statü, olanaklar, cebindeki para gibi değerlerin oluşturduğu ortama konfor alanı deniyor ve bunun dışına çıkabilmek lazım.”
Prof. Dr. Oğuz Tanrıdağ: “Kadınların erken yaşlanmasında menopoz ve kronik depresyon etkili”
Erkeklerin kadınlara göre daha fazla yıprandığı için, beyin omurilik sıvısında artış ve Parieto-oksipital bölgede atrofinin görüldüğünü ve bunun da erkek beyninin daha hızlı yaşlanmasına yol açtığını aktaran Prof. Dr. Oğuz Tanrıdağ, kadınların beynini erken yaşlanma açısından tehdit eden etkenleri, beynin nörohormonel, nörokimyasal dengesini değiştiren ve beynin yıpranma faktörlerini harekete geçiren menopoz, erken yaşlanma belirtisi kabul edilen kronik depresyonun daha fazla görülmesi şeklinde sıraladı. Tanrıdağ, ayrıca kadınların tüm dünya üzerinde yaşadığı ekonomik, kültürel ve sosyal zorluklarla karşılaştığı problemlerin kadınlarda beyin yaşlanmasını daha fazla tetikleyen ve artıran bir diğer etken olarak görüldüğünü vurguladı.