Pek çoğumuz hayatta kontrol edemeyeceğimiz şeyler olduğu fikrine kendimizi zaman zaman fazla kaptırıp yaşadıklarımızın ve hissettiklerimizin sorumluluğunu kendimizden çok çevresel faktörlere yükleme eğilimindeyiz. Hayatın kontrolümüz dışında gelişen olaylarının bir bütünü olduğunu düşünürsek, aslında olan biten her şeyin kontrolümüzün ötesinde olduğu inancı pek de yanlış bir bakış açısının sonucu değil.
Peki, başarısızlıklar karşısında mutsuz hissetmemizin, olası riskler karşısında çaresiz hissederek korkuyor oluşumuzun, geleceğin belirsiz olmasının getirdiği endişenin tek kaynağı gerçekten kontrol edemediğimiz olaylar mı? Yaşamın getirdiği acı ya da tatlı tüm durumlar karşısında hissettiklerimiz üzerinde kişisel sorumluluğumuzun hiç etkisi yok mu?
Geliştirilebilir bir yaşam becerisi olarak iyimserlik
Sıradan bir gününüzü düşündüğünüzde arkadaşınızla bir buluşma planlamak, en sevdiğiniz restoranda harika bir akşam yemeği yemek, canlandırıcı bir müzikle dans etmek gibi tamamen sizin seçiminize kalmış pek çok durumu hayatınıza bilerek ve isteyerek dahil ediyorsunuz. Tüm bu seçimleri en mükemmel halleriyle deneyimlemek ve iyimser bir bakış açısıyla kucak açmak da yine sadece sizin seçiminiz.
Yaşamda karşınıza çıkan tüm durumların bakış açınıza göre şekillendiğini, yani durumlarla algınız arasında geri bildirim döngüleri yaratarak o durumu nasıl deneyimleyeceğinizi, üzerinizde nasıl bir etkisinin olacağını siz belirliyorsunuz.
Hayatta kalma mekanizmamızın doğal ve otomatik bir sonucu olarak yaşanan olaylar karşısında mümkün olabilen en olumsuz yorumlamaları yaparak olası riskleri azaltma eğiliminde olduğumuz tartışmasız bir gerçek. Dolayısıyla duygusal ve davranışsal tepkilerimizin olumsuz olması da…
Olumsuz bakış açısının iyimserliğe engel olmasının sebebi de aslında tamamen bundan kaynaklanıyor: Kötümserlik doğuştan gelen, hali hazırda algı repertuarımızda olan bir tutumken; genetik olarak bize daha yabancı olan iyimser bakış açısını geliştirebilmek zaman, efor ve kararlılık gerektiriyor.
Seçme özgürlüğünün ve özgür iradenin gücü
Yaşamın bize sunduğu durumları kendimizin ve deneyimlerimizin farkında olarak karşılamak, öngöremeyeceğiniz kadar çok pozitif getirisi olan bir tutum. Hümanistik Psikoloji’nin kurucularından Alfred Adler’in de teorisinin merkezinde yer alan, insan olarak sahip olmak istediğimiz fikir ve deneyimlere karar verme ve seçme özgürlüğümüz; gerçek bir mutluluğun, yüksek yaşam tatmininin ve dolayısıyla da iyimser bir bakış açısının en önemli kaynağı.
Psikoloji alanında bir başka tanınmış isim olan, psikolog ve yazar Martin Seligman da iyimserliğin insan doğasının vazgeçilmez bir parçası olan yorumlama becerisinde saklı olduğunu ve nasıl hissettiğimizin yaşanan olayın ‘ne’ olduğundan çok bizim onu ‘nasıl’ algıladığımız ve kendimize nasıl açıkladığımızla bağlantısı olduğunu söylüyor.
Seligman’a göre iyimserlik, kendimize daha fazla soru sorarak ve olaylar karşısında otomatik olarak olumsuz duygusal tepkiler vermektense, hislerimizi farkındalıkla gözden geçirerek ve farklı bir açıdan yorumlayarak geliştirebileceğimiz bir beceri.
Hayaller + Gerçekler + Kararlılık + İyimserlik = Başarı
Adına çok satanlar listelerinden aşina olduğumuz, dünyanın en büyük risk fonu yönetimi firmalarından birinin kurucusu olan Ray Dailo, Principles adlı kitabında kendi ilham verici yaşam öyküsünü ve prensip olarak hayatına dahil ettiği değerleri başarısının en önemli kaynakları olarak nitelendiriyor.
Ray Dailo, kitabında başarının formülünü hayallerin, yaşamın sunduğu gerçeklerin ve kararlılığın bir birleşimi olarak kurguluyor. Dailo’nun başarı formülasyonu, her zaman olmasa da çoğu zaman başarıya ulaşma konusunda titizlikle oluşturulmuş ve ustalıkla yapılandırılmış bir denklem. Bu denkleme iyimserlik öğesini dahil ettiğinizdeyse, formülün başarıya ulaşma şansı ‘bazen’den ‘her zaman’a yükseliyor. Nasıl mı?
Hayallerinin peşinden giden, gerçeklerin ve sahip olduğu olanakların farkında, kararlı ve iyimser biri olduğunuzda başarı, efor harcayarak elde etmek zorunda olduğunuz bir şey değil, attığınız her adımın kaçınılmaz bir sonucu olarak hayatınızda var oluyor.
İyimser bir bakış açısını gayret ve çaba gerektiren, sonradan kazanılan bir beceri olarak değerlendirdiğimizde iyimserlik aslında pozitif olmaktan çok kararlı ve istekli olmakla ilişkili. Zor durumlar karşısında kolayca pes etmek ya da uzaklaşmaya çalışmaktansa, olumsuz yaşam olaylarıyla nasıl başa çıkabileceğimize dair planlar yapmak, çevremizdeki kişilerin tavsiyelerini dinlemek ve çözüme odaklanmak iyimser bir bakış açısına sahip olmak için geliştirmemiz gereken en önemli becerilerden.