Berrin Esra Karaman
Obezitenin ciddi şekilde artmasıyla ve belki de pek çok ünlünün de tercih etmesiyle mide küçültme ameliyatının iyice moda olduğu bir gerçek! Peki Bariatrik cerrahi adı altında birden çok çeşidinin ve vücut için ayrı ayrı etki mekanizmaları olduğunu biliyor muydunuz? Öncelikle Bariatrik cerrahi, yunanca ‘Baros’ yani kilo kelimesinden gelmektedir. Kilo kaybı sağlayacak cerrahi girişimler olarak tanımlayabiliriz. Gelelim sık kullanılan çeşitlerine;
Gastrik bypass (Roux-en-Y Gastrik Bypass): Bu ameliyat genelde süper obezlerde ve tüp mide ameliyatından fayda görmeyeceği düşünülen hastalarda uygulanır. Midenin üst kısmında, zımba yardımıyla mide bir küçük bir büyük parçaya ayrılır, böylelikle hasta miktar olarak daha küçük porsiyonlar yiyebiliyor. (Kısıtlayıcı etkisi) İnce bağırsak bölünüp küçültülmüş mideye bağlantı için hazır hale getirilir ve bölündüğü yerden yukarı çekilip küçültülmüş mideye dairesel zımba yöntemiyle bağlanır. Teknik olarak daha karışık ve zor bir ameliyat olsa da altın standart olarak kabul ediliyor. Kilo verimi diğer operasyonlara göre daha çok olsa da komplikasyon görülme riski de daha çoktur. Kurallara uyulmadığı takdirde de etkinliği zamanla azalabilmektedir.
Ayarlanabilir gastrit bant (Adjustable gastric band, mide kelepçesi): Midenin ilk (üst) kısmına şişirilerek bant yerleştirilir ve böylece bantın üstünde küçük bir mide poşu elde edilir. Vitamin ve demir eksikliğinin en az görüldüğü ameliyat tekniğidir. Teknik olarak basit ve yan etkileri az gibi görünse de neticede yabancı bir cisim yerleştiriliyor ve o bantın kayıp mideyi zaman içinde delmesi gibi büyük bir risk söz konusudur. Ayrıca kilo verdirmesi de diğer ameliyatlara göre daha yavaştır. Bu nedenle günümüzde bu ameliyat yerini, tüp mide ameliyatına bırakmıştır.
Biliopankreatik diversiyon + duodenal switch (BPD + DS): Bu ameliyat türü tip 2 diyabet hastalarında ve metabolik sendrom olan hastalarda tercih edilmektedir. Hem yemek kısıtlayıcı hem de emilim azaltıcı bir ameliyattır. Midenin on iki parmak bağırsağına açıldığı pilor halkasının koruması ve kısa-orta kanallı bir besin kolunun oluşturulmasıyla kısmi bir sleeve gastrektomi (tüp mide) yaratma yöntemidir. Bu gibi değişimlerden sonra birçok yemek ince bağırsaklara girmez ve böylece daha az kalori ve besin hazmedilmiş olur. Diğer tüm ameliyatlardan daha fazla kilo kaybı oluşturma gücüne sahiptir ancak aynı zamanda diğer hiçbir ameliyatta görülmeyecek kadar ileri derece beslenme bozukluğuna da sıklıkla neden olmaktadır.
İLK SEÇENEK AMELİYAT DEĞİL
Bir de adını en sıkça duyduğumuz, ülkemizde oldukça yaygınlaşan, kilo vermenin bir yöntemi gibi algılanmaya başlanan Tüp Mide (Sleeve Gastrektomi) Ameliyatı’na değinelim;
Normal mide boyutunun ameliyatla yüzde 80 oranında azaltılarak muz meyvesinin boyutlarına düşürülmesi ve bu sayede hem hastanın günlük alacağı kalori miktarını azaltma hem de iştah hormonu olan ghrelin miktarının önemli oranda azaltılması mantığına dayanıyor. Diğerlerine göre basit bir ameliyat gibi görünse de riski büyük ama özellikle obezite sınırında olanlar için vaat de büyük, ancak bilmeliyiz ki obezitede ilk seçenek ameliyat değil bu noktada bu ameliyatlardan medet ummadan önce bazı soruları sormak gerekiyor: Riskleri neler, bunların ne kadar bilincindeyiz? Her kilolu birey bu operasyonu olabiliyor mu? Bir çözüm olarak görmeden önce neler denenmeli?
Bireyin psikolojik yönden ve beslenme eğitimi yönünden mutlaka takip altında olması gerekir. Bazı bireylerde ameliyat sonrası psikolojik kökenli yemeyi reddetme/kusmalar olabiliyor veya porsiyon açısından çoktan aza geçildiği için başta kilo verip sonrasında duraksama yaşayabiliyorlar.
RİSK İÇERİYOR
Öncelikle yalnızca kilo bilgisiyle karar verilebilecek bir ameliyat olmadığını söylemeliyim. Burada vücut kütle indeksinizin (BKI) önemi büyük. Vücut kitle indeksi, vücut ağırlığınızın boy uzunluğunuzun karesine bölünmesiyle elde edilir. Küçük bir hatırlatmayla BKI 30-35 arasında olanlar obez, 35 üstünde olanlar ise aşırı obez olarak tanımlanmakta ve yasal açıdan bu ameliyatı olabilmeniz için BKI seviyenizin 40’ın üzerinde olması gerekir veya 35 üzeri olup ek bir kronik rahatsızlığınız varsa defalarca da başarısız diyet uygulamışsanız ancak düşünülebilir ne de olsa ameliyat riskiyle ameliyat olmayıp yaşam süresi ve olası hastalıkların riski terazide pek eşit durmuyor. Fazlaca risk içermesi nedeniyle Dünya Obezite Cerrahisi federasyonu bu BKI sınırın 30’a kadar indirilebileceğini de söylüyor.
Diğer önemli bir detay ise ekip çalışması. Bireyin psikolojik yönden ve beslenme eğitimi yönünden mutlaka takip altında olması gerekir. Bazı bireylerde ameliyat sonrası psikolojik kökenli yemeyi reddetme/kusmalar olabiliyor veya porsiyon açısından çoktan aza geçildiği için başta kilo verip sonrasında duraksama yaşayabiliyorlar. Bu sebeple katıldığım kongrelerde sıkça vurgulanan; tüp mide ve diğer operasyonlardan önce ve sonra bireye beslenme eğitimi ve yaşam şekli değişikliğinin çok iyi anlatılması gerektiği için diyetisyen/beslenme uzmanlarından yardım alınması… Unutulmamalıdır ki seçilen besinlerin kalitesi sağlığın belirleyicisi oluyor!
TATLIYA DÜŞKÜNLERE ÖNERİLMİYOR
Tüp mide ameliyatını obezite için tek başına bir çözüm olarak düşünmemeniz gerektiğini hatırlatmakta yarar var, bu nedenle tüp mide operasyonuna girmeden önce zaten kilo vereceğim istediğimi yiyebilirim psikolojisine girilmemeli. Bu konuda iki önemli risk var: Biri alkol; mide kapasitesi küçülse bile alkolü emebiliyor, alkol tüketimi de tekrar kilo kazanmaya yol açıyor. İkincisi ise sıvı tatlı içecekler; bunları çok fazla tüketen hasta kısa sürede tekrar obez standartlarına geçiyor. Bu anlamda tüp mide ameliyatının tatlıya düşkün olan bireylere önerilen bir yöntem olmadığının altını çizmek gerek…
HEMEN KARAR VERMEYİN
Küçük hacimde ancak tüm ihtiyacı maksimum karşılamaya yönelik ve sıvı dengesini de göz önünde bulunduracak bir beslenme düzeni şart. Bununla beraber dokunun iyileşmesi için gerekli protein miktarını karşılamak ve belki de probiyotik desteğiyle iyileşme hızını artırmak gibi önemli detayların atlanmaması gerek. Size en büyük tavsiyem ameliyatla birlikte gelişebilecek yan etkiler ve ameliyat sonrasında yapılması gereken zorunlu yaşam tarzı değişikliklerini gözetmeden cerrahi operasyona karar vermeyin!
Dileğim erken yaşta ince beden algısı değil de sağlıklı beden ve sağlıklı beslenmenin öneminin vurgulanması. Belki işte o zaman ihtiyaç bile kalmayacaktır.
Şimdi sorarım size zayıflamak için en son çarede değilseniz eğer muhteşem bir şekilde yaratılan vücut sisteminizi en doğal yolla besleyerek, sağlıklı bir şekilde işin uzmanıyla beraber doya doya kilo vermek mi? Yoksa kendinize bu yolda fırsat tanımadan bilinçsizce ameliyatlara yönelmek mi? Kısaca tüp mide mi tok mide mi? Sevgiler…