15 Temmuz Gazisi Hekim bayrak, Turuncu’ya konuştu:
15 temmuz darbe girişiminde vatanını korumak için siperhane duran Şehitler Köprüsü Gazimiz Hekim Bayrak ile o gece ve sonrasına dair söyleşi yaptık, gazimizin takdire şayan duygularını ve o anları siz dergi okuyucularımızla paylaşıyoruz.
O GECEDEN BAŞLAYALIM!
O saatlerde işten eve gitmek için avrupa yakasından Fatih Sultan Mehmet köprüsünü kullanarak Anadolu yakasına geçmeye çalışıyordum, kalabalık olduğunu fark edince radyo açtım ancak, radyoda köprüde terör saldırısı olduğundan bahsediliyordu, telefonumdan sosyal medya haberlerine bakınca darbe girişimi olduğunu anladım hatta spikerin biri girişim inşaAllah spekülasyondur, böyle bir şeyi düşünmek bile istemiyorum dediğini hatırlıyorum. Bir anda gözümün önüne seksenli yıllarda büyüklerimizin yaşadığı geldi, çektikleri, yaşadıkları sıkıntılar nasıl tekrar yaşanırdı, zor günler kapıda diye düşünüyordum, tabiri caizse başımdan aşağı biri kaynar su döktü. Tv kanallarının birinde Sayın Başbakanımız Binali Yıldırım’ın ‘’bu bir kalkışmadır‘’ sözünü duydum, bir anda Kavacık yönüne doğru köprü trafiği açılır gibi oldu, o açılmayla trafiği kestikleri yere kadar geldik, oralarda 5-6 tank, iki manga asker ve zırhlı araçlar vardı, insanların çoğu araçlarından inmiş ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ben ve birkaç kişi tepkilerini göstermeye başladı, yolun kapatılan bölümünü yürüyerek geçtim ve insanları galeyana getirerek birlik olma önerisinde bulundum, o kadar çok bağırmışım ki iki gün sesim kısıktı. Sonrasında sivil polis olduğunu savunan iki kişi zorla koluma girmeye çalıştı, bana çok güzel konuştuğumu söylediler insanları proveke etmem için başka bir yere götürmek istediler ama ben onlara inanmadım onlar darbecilerdendi. Benim cüssem onlardan küçük olsaydı beni götüreceklerdi, götüremediler…
Oradan uzaklaştım, Kavacık yönüne doğru yürüyerek devam ettim, halk ellerinde bayraklarla akın etmeye başlamıştı. Bizler de onların içine karışarak köprüye doğru yürüyünce rütbeli askerler görmeye başladım, kimi subay, kimi astsubay önümüzü kestiler, her tarafa kurşun yağdırmaya başladılar, ben hala tüm samimiyetimle insanları püskürtmek için plastik mermi sıktıklarını zannediyordum, mermiler önümüze düşüyordu. Allah’a hamd-ü senalar olsun kimse geri adım atmadı, biz Allah’ın verdiği cesaretle köprüyü hedef alarak yolumuza devam ediyorduk. Askerlerle tamamen yüzyüze geldik, ben bağırmaya başladım; siz kimin askeri siniz? Kimden emir aldınız? Derdiniz ne? Onlar bize hala kurşun yağdırıyordu, gelmeyin vururuz diyorlardı. Benim önümde onları yönlendiren subay vardı, ona müdahale ettik, elindeki tüfeği almaya çalışırken birkaç defa boşa patladı. Pes etmedik tüfeği aldık. Askerler hala ateş ediyordu, sırtıma mermi parçası geldiğini hissettim. Hiç istifimi bozmadım, askerlerin içinden bir subay geldi sen askere vuramazsın diyerek, boş bir anımda beni tartakladı yere düştüm. İnsanlar daha çok celallenmiş tankların üzerlerine çıkmaya başlamıştı. Ben de toparlandım tankın üstüne çıktım amacımız içinden askerleri çıkartmaktı. Birkaçını aldık, birkaçı içinde kaldı, ben de dışarı çıkartmak için özel harekat polislerinin etrafı sardığını söyledim. Benim sözümü duyan tankın içindeki askerler köprünün üstünde öbek öbek toplanmış askerlerin olduğu yere doğru tankı sürmeye çalıştılar. Biz tankın üstünden düştük, elinden tüfeğini aldığım asker bozuntusu beni görünce elindeki başka bir tüfekle ateş etmeye başladı. Mermiler Mevla’nın hikmeti ile direk ayağıma değil, önce yere sekerek sonra ayağıma geldi. Orada bir doktor varmış bana ön müdahaleyi o yaptı. Sonra beni bir motora bindirdiklerini hatırlıyorum, en yakın hastaneye götürmüşler. Ayağıma lokal anestezi ile müdahale yapıldı, ben o anda anladım ki bana gerçek mermi sıkılmış. Ben konduramıyordum hala. Parmağımın bir bölümünün parçalandığını ve dizlerimden aşağısının kan revan içinde kaldığını görünce plastik mermi sıkılmadığını anladım. Hastaneyi tanıdım, hainlerin kurduğu hastane olduğunu biliyordum, kimlik bilgilerimizi aldılar, paralelci hastane olduğunu emin olduğum için ailemin geldiğini beni görmek istediğini kendim yürüyebileceğimi söyleyerek seke seke kapıya yöneldim. Kapıda sivil polis olduğunu söyleyen kişiler bana müdahil olmaya çalıştılar, ben boyum biraz uzun olduğu için onların arasından sıyrılıp hastaneden kaçtım. Aracımın anahtarı üzerinde kalmış, ben ailemi aradım yeğenlerim arabayı oradan almışlar, beni gelip almalarını istedim o halde meydana geri dönemezdim, beni eve götürdüler. O yaranın üzerine basarak yürümenin bedelini de yaramın enfeksiyon kapması ile ödedim. Çekilen ayak filmlerinde mermi parçalarının beşi sol ayağımda birkaç parçanın da sağ ayağımda, bir tane de sırtımda benimle yaşacağını öğrendim, x-ray cihazlarında ötüyorum artık.
KENDİNİZİ KAHRAMAN OLARAK GÖRÜYOR MUSUNUZ?
Hayır! Ben evlatlarım ve vatan evlatları için oradaydım, maalesef bu ülkeyi içinden yıkmaya çalıştılar. Bizi bize kırdıracaklardı. Çanakkale ve diğer büyük savaşlarda olduğu gibi tek dertleri Türkiye’yi yok etmek, islamın başını kopartmaktı. Biz de elimizden geleni yapmaya çalıştık, takdir neyse payımıza düşeni aldık. Asıl kahramanlar bu ülke için canlarını feda edenlerdir, Türkiye’nin şehit evlatlarıdır. Türkiye, bütün Müslüman devletlerin başıdır ve bu başı kestirmeyiz. Bizim başka ülkeye gitmek gibi bir lüksümüz olamaz, biz herkese kucak açarız ama asla bu ülkeyi yaşadığımız sürece kimseye vermeyiz….
DUYGU VE DÜŞÜNCELERİNİZ DEĞİŞTİ Mİ O GÜNDEN SONRA?
Şüphesiz, öncelikle zararsız gördümüz vatan hainlerinin içimizde nasıl canavarlaştığını, tüm Türkiye halkı olarak birebir yaşadık ama her şerde bir hayır vardır, onlar bizi yıkmaya bölmeye çalıştı biz birlik olduk kenetlendik. Tüm dünya ülkelerine bir gecede destan yazdık, cevap verdik. O gece bir şeye daha şahit oldum ; bir kızımız vardı, genç bir kız, tankın üstüne çıktı ve askere kafa tuttu ‘’beni vurursan benim gideceğim yer belli, peki ya sen beni vurursan nereye gideceksin, hazırlıklı mısın?’’ dediği anı hatırladığımda; Türk olmaktan, Türkiye’de yaşamaktan, burada doğup büyümekten gurur duyuyorum. Hangi kitleden olursak olalım bu ülkenin suyunu içtiysek içimizde iman damarı, milliyetçilik kabarıyor zor anlarda….(gazimiz röportaj verirken bu anısını anlatınca canının yanması değil ama genç kızın kahramanlığı için gözyaşlarına hakim olamadı.)
GAZİ OLMAK NASIL BİR HAYAT SUNDU SİZE, KENDİNİZİ TARİHİN SAYFALARINDA HİSSEDİYOR MUSUNUZ? MALUM GAZİLİK TARİHİMİZDE ÇOK ÖNEMLİ BİR YER TUTUYOR?
Hayatımda çok şey değişmedi, yaşadığımız şeylerden çok güzel dersler aldık. Vatan hainlerinin yüzde yetmişi lav oldu, uçtu.. Halkımız bize sevgiyle yaklaşıyor, bir çok tebrik mektup aldık üst kurumlardan. Bize, hayat ne getirdiyse onu yaşadık, özel bir gayemiz yoktu. Seviniyorum ben ya da Ahmet, Mehmet’in, ismin, şahısların önemi yok. Bu kahramanların bir kurtuluş savaşının daha eşiğinden bu vatanı döndüğünü bahsedecek tarih sayfaları.
ÖRNEK ALDIĞINIZ BİR TARİHSEL KAHRAMAN VAR MI?
Evet ! biz onların ayaklarının tozu olamayız belki ama yine de tarih tekerrür etti sanki ;Hz. Muhammmed (S.A.V.) uhud savaşında sahabeye mevzilerinizi terk etmeyin demişti. Bizim de başkomutanımız bize ‘’meydanları terk etmeyin ‘’ dedi. Sahabeler gibi olamasak da taklit ediyoruz… Allah her toplumda nurunu tamamlayacaktır şüphesiz…
GELECEKTEN BEKLENTİLERİNİZ NELER? 15 TEMMUZ SONRASI NELER DEĞİŞECEK?
Öncelikle herkes şunu gördü asla Türk milletinin beli kolay kolay bükülemez, Osmanlı Devleti dönemindeki gibi Türklerin evlatları hala dimdik ayakta. Her alanda daha iyi olacağız. Devletimize daha çok destek olacağız, bu hain darbe girişimi bizim işimize yaradı. Onlar farklı hesap yaptı biz oyunlarını bozduk. Türkiye’nin çıtasını yükselttik. Artık imanlarımız daha da taze. Çocuklarımızı daha güzel yarınlar bekliyor, ben inanıyorum. Artık koyun gibi güdülmüyoruz, inandığımız şeylerin peşinden özgürce gidiyoruz.
Gazimiz Hekim Bayrak beyfendiye kıymetli vaktini bize ayırıp duygu ve düşüncelerini, vatanseverliğini, coşkusunu bizimle paylaşmak için işyerinin kapılarını açtığı için ve 15 Temmuz’daki mücadelesi için teşekkür ediyoruz.