SON SAYI
Temmuz-Ağustos sayımız yayındadır, satın alıp dijital okumak için buraya tıklayınız.
TURUNCU DERGİ
No Result
View All Result
TURUNCUMOD
Dergilerim
Hesabım
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol
Lookbook
Blog
Dergiler
Abone Ol
TURUNCU DERGİ
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol
No Result
View All Result
TURUNCU DERGİ
No Result
View All Result
Home Röportaj

Hayal Dünyamda İsfahan Sokaklarında Dolaşıyorum

Turuncu Dergisi by Turuncu Dergisi
Aralık 7, 2020
9 min read
0 0
0
Hayal Dünyamda İsfahan Sokaklarında Dolaşıyorum

Geçtiğimiz aylarda TRT ekranlarında yayın hayatına başlayan ve izleyicilerin büyük ilgi ve merakla izledikleri Uyanış: Büyük Selçuklu’ nun Senaryo yazarı Serdar Özönalan ile hem Uyanış Büyük Selçuklu’yu  hem senaryo yazarlığını hem de ekranın vazgeçilmez unsuru dizi film furyasını konuştuk. Senaristler aslında güçlü kalemleriyle hikaye ve karakterleri öyle bir donatıyorlar ki, hepimiz çoğu zaman kağıt üzerinde dahi hayal edemeyeceğimiz detaylara şahit oluyoruz ekranda. Bence, bu işin sihirli kısmı tam da burada. Herkes eğitimle ya da dolaylı yoldan senaryo yazabilir lakin, herkes hayalin gerçekliğini sunamaz…

RELATED POSTS

HAMİLELİK HAKKINDA DOĞRU SANILAN 10 HATALI BİLGİ!

Domates turşusu nasıl yapılır?

Dünyanın en eski 11 yapısı

Serdar Özönalan bize kendini nasıl anlatır ?

Çocukluğumdan bu yana içimde dinmek bilmeyen kendini ve insanı anlama merakı var. Bu merak hayatta beni yönlendiren temel dürtü oldu. Bu yüzden kendimi bir hakikat arayıcısı olarak nitelendirebilirim. İnsan büyük potansiyele sahip bir varlık.  Ben de kendimdeki potansiyeli bulmaya ve gerçekleştirmeye çalışıyorum. Ve eğer başarabilirsem başkalarının da senaryo alanında potansiyellerini gerçekleştirmelerine yardımcı olmak istiyorum. Mutlu bir evliliğim var. Beni tamamlayan bir eşim ve evimizin neşesi oğlum Ömer… Bir de sosyal kimliğim var: Senarist Serdar Özönalan. O da yaptığımız işlerle kendini tanıtıyor. Bu konuda konuşmak bize değil seyircilerimize yakışır.

“Her ne iş yapıyorsak en iyi şekilde yapmalıyız.’’

Senaristliğe uzanan yolculuğunuzun hareket noktasından başlayalım ilk olarak. Nasıl başladı senarist olma hikayeniz?

Senaristliğe uzanan yolculuğum halk eğitim merkezinde 2 yıl süren oyunculuk eğitimiyle başladı. Bu eğitimi alırken setlerde reji asistanlığı ve kameramanlık yaptım. Bu süreçte işin içinde olarak bolca gözlem yaptım. Bir derdim vardı ve derdimi ancak yazarak anlatabileceğimi ve yazmaya daha yatkın olduğumu keşfettim.

“Her ne iş yapıyorsak onu iyi yapmamız gerekir” düsturuyla Dramatik Yazarlık okumaya karar verdim. O zaman 27 yaşındaydım. O yaşta üniversite okumaya başlamak ve dramatik yazarlık alanında okumak yakınlarımı şaşırttı. Çoğu da olumsuz yaklaştı. Fakat inandığım şeyin üzerine gitmem gerekiyordu. Gittim ve okulu yüksek başarıyla tamamladım. Daha sonra İstanbul’a geri döndüm. Sahne sanatları yüksek lisansına başladım. Yüksek lisansa devam ederken “Diriliş Ertuğrul” senaryo ekibinde yazmaya başladım. Böylece profesyonel senaryo yazarlığı kariyerim başlamış oldu.

Dönem filmleri ya da dizilerini kaleme almak için nasıl bir hazırlık içerisine giriyorsunuz? “Uyanış; Büyük Selçuklu”dan önce de Diriliş Ertuğrul’u kaleme aldınız.(Kişiler, kaynaklar.. vb) Her senarist dönem işi yazabilir mi?

Dönem işi yazabilmek ve başarı sağlayabilmek için işin dramatik kuralları yeterli gelmez.

Anlatacağız dönemi önce zihninizde ve gönlünüzde yaşamazsanız seyirciye doğru aktaramazsınız. Doğru aktaramazsanız tesir uyandırmaz. Dönemi anlamak için önce yoğun okuma ve araştırma sürecine girmek gerekiyor. O dönemin edebiyatı, sanatı, siyaseti, coğrafyası, tarımı, ekonomisi, gündelik yaşamını bilmek zorundasınız. Abartı gibi gelebilir ama bazen hayal dünyamda Isfahan sokaklarında dolaşıyorum. Nizamülmülk ile siyasetname üzerine, Ömer Hayyam ile astronomi ve şiir üzerine, Gazali ile akıl ve gönül üzerine, Sencer ve Melikşah’la devlet üzerine sohbet ediyorum.

Diriliş Ertuğrul ile başlayan sürecimiz, Kuşlarla Yolculuk ile başka bir boyut kazandı… Uyanış Büyük Selçuklu ise ağır mesuliyet duygusu hissettiğimiz bir projeydi. Şükürler olsun izleyicilerimizden gelen ilk tepkiler bu işte de doğru yolda olduğumuzu gösteriyor.

“Defalarca senaryo versiyonları yazdık.’’

“Uyanış Büyük Selçuklu “ ile yakın zamanda ekranlara yeniden merhaba dediniz. Bu projeye ne zamandır çalışıyorsunuz? Cast dahil projenin oluşum süreci nasıldı?

Biz Uyanış Büyük Selçuklu’ya iki yıla yakın bir zaman sürecinde hazırlandık. Tarihi araştırmalara çok yoğun vakit ayırdık. Ekibimiz hala araştırmaya devam edip kaynak noktasında desteğini sürdürüyor. Dönemin uzmanı danışmanlarla çok kez toplantılar yaptık. Çok zengin bir kütüphanemiz oldu. Tabi bunlar teknik kısımlar. Bir dizinin temeli hikâyedir. Hikâyeyi kurmak, bu kadar büyük bir dünyayı tasarlamak uzun vaktimizi aldı. Defalarca senaryo versiyonları yazdık. Nihayetinde herkesin karar kıldığı senaryomuzla cast çalışmalarına başlandı. Ben de çoğu kez senaryo haricindeki sürecin içinde de oldum. Birçok oyuncumuzla yüz yüze görüştük. Nihayetinde çok güçlü bir cast kuruldu.

“En iyi olma yolunda kendimizle yarışıyoruz.”

“Uyanış Büyük Selçuklu” dan nasıl geri dönüşler alıyorsunuz? Bu gidişattan memnun musunuz?

İzleyicilerimiz projemize sahip çıktı. Çoğunlukla onore edici, destekleyici dönüşler alıyoruz. Tarihimizden esinlenerek oluşturduğumuz dünya içinde kendilerine ait birçok ayrıntı bulduklarını ve bir sonraki bölümü merakla beklediklerini ifade ediyorlar.

Nihayetinde TV dünyasında başarı kriteri reytingle ölçülüyor. Yayına girdiği günden beri dizimizin reytinglerde aldığı birincilikler bizi memnun ediyor. Diğer diziler ile bir yarış halinde değiliz. En iyi olma yolunda kendimizle yarışıyoruz. Her bölümde kendimizi yenilemeye ve aşmaya çalışıyoruz. Bunun için de olumlu yorumlar kadar olumsuz yorumlara da kıymet veriyoruz. Kimi zaman gözümüzden kaçan detayları izleyicilerimizin fark etmesi, beklentide bulunmaları ekran karşısından kurduğumuz arkadaşlığı besliyor. Bize de yeni ve farklı bir bakış açısı sağlayarak ilerlememizi hızlandırıyor.

“Uyanış Büyük Selçuklu” dizisi için daha önce farklı bir isim düşünülmüştü Nizam-ı alem? Neden böyle bir değişikliğe gidildi?

Nizam-ı Alem, Osmanlı devrine ait, bizim işlediğimiz dönemden yaklaşık 400 yıl sonra ortaya çıkmış bir kavram. Dizinin daha başlangıcında böyle anakronik bir hata olsun istemedik. Tabi bu bir tercihti. Herkesin ortak kararı “Uyanış Büyük Selçuklu” oldu. Bu ismi seyircilerimiz de severek özümsediler.

“Anlatılacak çok hikaye var”

Dizinin devamı seri halde çekilmeye devam edilecek mi?

Dönemden esinlenerek çıktığımız yolda, karşı karşıya gelinen duyguların yoğunluğu, olay ve durumların donanımlı alt yapısı bize devamlılık fırsatı sunuyor. Anlatılacak çok hikâye var. Nitekim kült haline gelebilecek bir seri için temelimiz şimdiden çok güçlü.

“Seyirciler, köklerini hatırlayıp ruhlarını ve şuurlarını tazelemek için tarihi dizileri izliyorlar.”

Sizce son dönemlerde dönem projeleri neden bu kadar ilgi görüyor?

Tarih geleceğe nasıl hazırlanmamızı gösteren bir referanstır. Tarihini bilmeyen milletler geleceklerini inşa edemezler. Bizim tarihimiz dünyanın hemen hemen bütün coğrafyalarında maddi ve manevi izler bırakmış şahsiyetlerle dolu. Bu büyük medeniyeti hatırladığımızda, idrak edip özümsediğimizde yarına bakışımız daha güvenli, manevi duygularımız daha kuvvetli olmaktadır. İnsanlarımız ufukların daraldığı, hayat görüşünün sığlaştığı, hemen hemen her şeyin maddiyata indirgendiği bu çağda, geçmişine dönerek o günlerin büyük medeniyet atmosferini soluyup cesaret, ferahlık ve özgüven duymaktadır. Bu yüzden yalnız seyir zevki için değil köklerini hatırlayıp ruhlarını ve şuurlarını tazelemek için de tarihi dizileri izliyorlar.

Sizi hangi projelerde göremeyiz? “Şunu yazmam” dediğiniz bir tür var mı?

Teknik olarak her türde yazmaya donanımım var. Fakat senarist olarak gayem yazdıklarımın izleyenin içinde iyi duyguları harekete geçirmesidir.

İnsanları huzursuzluğa sevk edecek duygular uyandıran, manevi ve milli değerlerimizi rencide edecek projelerde çalışmam.

“Uyanış Büyük Selçuklu”dan önce de Türk Edebiyatında önemli bir yeri olan Feridüddin Attar’ın Mantıku’t Tayr eserinden yola çıkarak “ Kuşlarla Yolculuk” adlı bir işe imza attınız, ilgi ile takip ettik. Bu proje kaleminizden nasıl döküldü?

Olağanüstü süreçler olağanüstü işleri de beraberinde getiriyor. O işe başladığımızda pandemi yeni başlamıştı. Mantıku’t Tayr masamdan ayırmadığım bir kitaptır. Fakat kısa zamanda dizi yapılması öyle kolay değildir. Uyarlamayı çok istediğim ama kısıtlı zamanımız olduğu için hakkını verebilmek adına çekimser kaldığım bir işti. Konsept Danışmanımız İbrahim Halil Uçer’in ve yapımcımız Emre Konuk’un da destekleriyle işe koyulduk. Neredeyse günde 20 saat çalışarak bölümleri yazdık. Hayırlı bir işe koyulduğunuzda karşılığında lütuflar görüyorsunuz. Mantıku’t Tayr bunu bizzat hissetiğimiz bir iş oldu. Bizi çok duygulandıran ve sevindiren olumlu dönüşler aldık. Hem edebiyat hem tasavvuf tarihimizin kült eseri olan Mantıku’t Tayr’ı ekranlara taşımak nasip olduğu için ne kadar şükretsek azdır.

“Enstrüman çaldığım için müzik benim ruhumun ayrılmaz parçası.”

Dizi müzikleri projelerin mihenk taşı niteliğinde seyrediyor. Senaryo ile uyumu ne kadar önemli? Sizin bu anlamda bu sahnede bu müzik illa ki olmalı gibi yönlendirmeleriniz oluyor mu?

Müziğin tetikleyici ve harekete geçirici etkisi çok fazla. Zira görsellik müzikle birleşince seyircideki etkisi daha da büyüyor.

Kendim de enstrüman çaldığım için müzik benim ruhumun ayrılmaz parçası. Hatta senaryodaki ritmi biraz da müzik bilgime borçluyum. Dizimiz için profosyonel bir ekiple çalışıyoruz. Sahneye şu müzik gelecek diye bir yönlendirmemiz olmuyor çünkü onlar en uygununu seçiyorlar.

“Psikodrama yoluyla duygusal açıdan rahatlama sağlanabilir.”

Senaryo çeşitliliği açısından daha çok rutine düşmüş projelerin yanı sıra son zamanlarda psikodrama gibi dizilerin çoğaldığını görüyoruz. Bu bir arz talep meselesi mi, sizce ekranların hangi tür işlere ihtiyacı var?

Arz talep olduğunu düşünüyorum. Diğer yandan ihtiyaç dâhilinde de bu tür işlere gereksinim duyulmalı. Yakın zamanda tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını fizyolojimize ve psikolojimize bir savaş açtı. Hayatımıza devam edebilmek adına elimizden geldiğince üzerini örtüp kabullenmiş ve alışmış gibi davransak da sosyolojik ve psikolojik etkisi azımsanamaz. Biz farkında değilken dahi bilinç dışımızda süregelen bir gerginliği tetikliyor. Umut ve telkine bolca ihtiyaç duyuyoruz. Öyle ki, psikodrama yoluyla duygusal açıdan rahatlama sağlanabilir. Bu sayede her insan yalnızlığını ve çaresizliğini en aza indirmiş seviyede hissedebilir.

Senaryo yazabilmek için nasıl bir yol izlemek gerekiyor?

Yol, işin teknik kısmı. Bunun için bolca izlemek, okumak, iyi bir gözlemci olmak gerekir. Hemen ardından ise yetenek ve ondan da önemlisi azimle yazma denemeleri yapmak geliyor.

Fakat asıl gerekli olan kısım yola çıkmadan önce bir dert edinmek. Sanatın her alanında olduğu gibi senaryoda da aktaranın bir derdi olması gerekiyor. Dert olarak bahsettiğim, beni yazmaya iten konu nedir, insanlara ne söylemek istiyorum. Bu sorular yol başında belirlenip cevaplar netleştirilirse gerisi kendiliğinden meydana gelecektir.

Televizyonun ya da sinemanın altın çağı geçti mi yoksa gelecek mi?

Geçtiğini değil, en parlak zamanını şimdi yaşadığını düşünüyorum. Farklı arayışlar, buluşlar, bakışlar ile çok daha iyi bir çağın işareti bu. Özellikle evlere kapanmak zorunda kaldığımız Covid sürecinde, televizyonun karşına daha çok oturduk. Ruhu besleyen sanatın, yalnızca hobi olarak görülmekten çıktığı bir süreç yaşandı. Dış dünyadan izole olmuşken izlediklerimiz bizi rahatlatan ve yaşamın içine bağlı kalmamızı sağlayan bir alan oluşturdu. Sinemaya gitmek zorlaştı ama dijital platformlar o eksikliği kapatır oldu.

Her hafta ortalama 120 dk senaryo yazıyorsunuz üstelik tarihi dizi. Zorlandığınız anlar oluyor mu? Böyle durumlar da genelde ne yapıyorsunuz?

Hikaye, tretman, senaryo devamlılık hepsini takip etmek üst düzey dikkat, gayret ve yetenek istiyor. Zor ve yorucu bir süreç. Bu zorluklar dönem işlerinde ikiye katlanıyor. Dolayısıyla iyi bir ekibiniz yoksa işler sarpa sarabilir. Bizim sağlam bir senaryo ekibimiz var. Ekip arkadaşlarımla sadece iş arkadaşı değil aynı zamanda yol arkadaşıyız. Bu bizim en büyük artımız.

ShareTweetPin
Turuncu Dergisi

Turuncu Dergisi

Related Posts

HAMİLELİK HAKKINDA  DOĞRU SANILAN 10 HATALI BİLGİ!
Genel

HAMİLELİK HAKKINDA DOĞRU SANILAN 10 HATALI BİLGİ!

Ağustos 25, 2023
Domates turşusu nasıl yapılır?
Genel

Domates turşusu nasıl yapılır?

Ağustos 25, 2023
Dünyanın en eski 11 yapısı
Genel

Dünyanın en eski 11 yapısı

Temmuz 21, 2023
Kokedama nedir, nasıl yapılır?
Dekorasyon

Kokedama nedir, nasıl yapılır?

Temmuz 11, 2023
Çocukların hayatla baş edebilmeleri için gerekli 15 beceri
Genel

Çocukların hayatla baş edebilmeleri için gerekli 15 beceri

Nisan 17, 2023
Mart ayında tüketilmesi gereken meyve, sebze ve balıklar
Genel

Mart ayında tüketilmesi gereken meyve, sebze ve balıklar

Mart 3, 2023

Recommended Stories

Ferah ve Modern Alanlar İçin Dekorasyon Fikirleri

Kasım 18, 2019
Ailecek izleyebileceğiniz 5 belgesel

Ailecek izleyebileceğiniz 5 belgesel

Haziran 2, 2021
Uzayan mıhlama yapmanın püf noktaları

Uzayan mıhlama yapmanın püf noktaları

Şubat 22, 2022

Popular Stories

  • Çatalhöyük’ten bugüne Anadolu Motifleri ve anlamları

    Çatalhöyük’ten bugüne Anadolu Motifleri ve anlamları

    0 shares
    Share 0 Tweet 0
  • Cumhuriyet’in ilk kadın muhtarı ve bilinmeyen hikâyesi

    0 shares
    Share 0 Tweet 0
  • Küçük ev’ akımı Türkiye’de yaygınlaşıyor: Tiny House

    0 shares
    Share 0 Tweet 0
  • Gezilecek Yerler Var! İşte Kocaeli’de Görmeniz Gereken 10 Yer

    2 shares
    Share 0 Tweet 0
  • Tuil dekor nasıl yapılır?

    0 shares
    Share 0 Tweet 0
TURUNCU DERGİ

Turuncu dergisi Türkiye’nin hikayesini omuzlayan, ülkesinin kaderini kendi kaderi bilen nadir dergilerden. Doğruların ve yanlışların birbirine karıştığı, bilgi kirliliğinin hızla çoğaldığı bir süreçte Turuncu her sayfada iyiye ve doğruya dair yeni bir şeyler söyleme çabasında.

Son Yazılar

  • Tatlılarda şeker yerine kullanılabilecek alternatifler
  • Fobi çeşitleri
  • Sonbaharda tatile çıkmak için en keyifli 6 neden

Kategoriler

  • Anne&Çocuk
  • Astroloji
  • Ayşegül Akyüz Yahşi
  • Betül Tat
  • Dekorasyon
  • Dosya
  • Emine Kibar
  • Esra Öztürk
  • Fatma Akgün
  • Fatma Karaman Süslü
  • Feride Şimşek Benli
  • Gaye Yardımcı
  • Genel
  • Gülay Kurt
  • Gülşen Özer
  • Güzellik
  • Halime Tezcan Tosun
  • Hilal Güler
  • Hüseyin Karaca
  • Kadın Hikayeleri
  • Kültür&Sanat
  • Merve Kuş Mataracı
  • Moda
  • Moda&Stil
  • Muradiye Şimşek
  • Mutfak
  • Nuran Sözen
  • Nuriye Ataseven
  • Psikoloji
  • Röportaj
  • Röportaj
  • Sağlık
  • Saliha Karaaslan
  • Seda Şişman
  • Senem Dinç
  • Seyahat&Tatil
  • Seyran Akdaş
  • Teknoloji
  • Tuğba Şahbaz
  • Tuğba Şahin
  • Ümmügülsüm Tat
  • Yaşam
  • Yasemin Batur
  • Yazarlar
  • Zahide Ceylan
  • Zehra Güveli
  • Zehranur Ceylan Demir
  • Zeliha Tamer

Sayfalar

  • Abonelik
  • Ana Sayfa
  • Dashboard
  • Dergiler
  • Gizlilik politikası
  • Hakkımızda
  • Hesabım
  • Mesafeli Satış Sözleşmesi
  • My Orders
  • Ödeme Sayfası
  • Sepetim
  • Store List
  • Teslimat ve İade
  • TURUNCUMOD
  • Yazarlar

© 2020 Powered by NONSTOP TECHNOLOGIES

No Result
View All Result
  • Hesabım
  • Dergilerim
  • Sağlık
  • Mutfak
  • Yaşam
  • Seyahat&Tatil
  • Kültür&Sanat
  • Dekorasyon
  • Kadın Hikayeleri
  • Anne&Çocuk
  • Yazarlar
  • Astroloji
  • Videolar
  • Üye Ol
  • Abone Ol
  • Dergiler
  • Psikoloji
  • Teknoloji
  • Güzellik

© 2020 Powered by NONSTOP TECHNOLOGIES

Tekrar hoşgeldiniz!

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenizi mi unuttunuz? Kayıt Ol

Yeni Hesap Oluştur

Kayıt olmak için formları doldurun

Tüm alanlar zorunludur. Giriş Yap

Parolanızı Kurtarın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş Yap

Add New Playlist

Are you sure want to unlock this post?
Unlock left : 0
Are you sure want to cancel subscription?
Go to mobile version