Büyük umutlarla aldığınız cilt bakım serumu beklentilerinizi karşılamadı mı? Cilt tipinize ve endişelerinize uygun ürünleri içeren bir bakım rutininiz olduğu halde cilt problemlerinizin önüne geçemediniz mi? Peki, ya kullandığınız ürünler doğru, ama uygulama sıralamanız yanlışsa? Evet, güneş koruyucuyu bakım rutininizin hangi aşamasında sürdüğünüz veya retinolden önce cildinize ne uyguladığınız, ürünlerden alacağınız etkiyi gerçekten de fark ettiriyor! Bir diğer deyişle, cildinize ne uyguladığınız kadar, onu nasıl uyguladığınız da önem taşıyor. Bir ürünü bile yanlış adımda kullanmak, tüm bakım rutininizin etkinliğini azaltabiliyor.
Cilt bakım ürünlerinin uygulanma sırası neden önemli?
Ürünleri doğru sıralamayla uygulamadığınızda cilde nüfuz etmeleri zorlaşır, dolayısıyla içeriklerin faydalarını yeteri kadar göremezsiniz, yani ürünler etkisiz kalır. Dahası, bu durum bazı cilt problemlerine de zemin hazırlayabilir. Örneğin serumun yüz yağının üzerine uygulanması nemin cilde ulaşmasını engelleyerek ciltte nem yetersizliğine neden olur. Veya mineral güneş koruyucuların üzerine serum, krem, yağ gibi bakım ürünleri sürülürse güneş koruyucu seyrelir, etkisini yitirir ve cilt güneş ışınlarının olumsuz etkilerine karşı savunmasız kalır.
Cilt bakım ürünlerinin kullanım sıralamasında nelere dikkat etmek gerekir?
Kullandığınız ürünlerin yapısı inceden yoğuna doğru gitmeli. Bakım rutininize hafif dokudaki su bazlı ürünlerle başlayıp, ardından daha ağır yapıdaki yağ bazlı ürünlere yönelmelisiniz.
Yağ ve su birbiriyle karışmadığından dolayı, yağ bazlı ürünler bakımın ilk aşamalarında cilde uygulanırsa, ciltte bariyer oluşturarak sonrasında sürülen su bazlı ürünlerin emilimini engeller. Bu nedenle cildinizi temizledikten sonra önce tonik, esans ve serum gibi ince yapılı ürünleri kullanmalı, krem ve yağları son aşamalara bırakmalısınız. Güneş koruyucu ise bakımınızın makyajdan önceki son adımı olmalı.
Gündüz ve gece bakımlarında nasıl farklılıklar olmalıdır?
Gün boyunca hava kirliliği, güneş ışığı, ısı değişimleri ve ekranlardan gelen mavi ışık gibi dış etkenlere maruz kalan cilt için ideal gündüz bakımı nemlendirmeye, önlemeye ve cildi çevresel etkenlere karşı korumaya yönelik olmalıdır. Cildin doğal onarım sürecinin gerçekleştiği gece ise, bakım rutininde öncelikle cildi onarmaya ve yenilemeye odaklanılmalıdır. Lipitlerden ve proteinlerden zengin, yağ bazlı ürünler akşam bakımında tercih edilebilir. Kimyasal peeling veya retinol gibi cildin güneş ışınlarına karşı hassasiyetini artıran içerikleri kullanmak için de doğru zaman yine gece bakımıdır.
Cilt Bakım Ürünlerini Uygulama Sırası
1. Adım: Temizleyici (Gündüz ve Gece)
Gece makyajınızı silip yüzünüzü temizleyiciyle yıkadığınız için, sabah tekrar temizleyici kullanmaya gerek duymayıp yüzünüzü bir tek suyla yıkamayı tercih ediyor olabilirsiniz. Ancak kullanacağınız ürünlerin cilt tarafından en iyi şekilde emilebilmesi için, gözeneklerinizin açık olması, yani cildinizin yağ ve kirlerden tamamen arınmış olması gerekiyor. Cildiniz gece uykudayken de sebum üretiyor. Bu nedenle kullanacağınız ürünlerin etkisini artırmak için, gündüz bakımınızdan önce de cildin koruyucu bariyerine zarar vermeyen yumuşak bir temizleyiciyle gözeneklerinizi arındırmanızda fayda var.
Akşam ise cildinizi makyajdan, hava kirliliği kaynaklı partiküllerden, yağ ve kirlerden iyice temizlemeniz gerekir. Makyaj temizleme mendilleri bunun için yeterli değil! Cildinizi bir tek misel suyla silmeniz de çözüm değil. Önce yağ bazlı, ardından da su bazlı temizleyiciyle uygulanan iki aşamalı temizlik, güzel ve sağlıklı bir cilde giden yol için en önemli adım.
Peki neden çift aşamalı temizleme? Çünkü makyaj ürünleri ve güneş koruyucuların kalıntıları kolayca çözülebilen içerikler değil ve su bazlı temizleyiciler çoğu zaman tek başına yetersiz kalıyor. İşte bu noktada devreye yağ bazlı temizleyiciler giriyor. Cildi tahriş etmeden makyajı kolayca çözen yağ bazlı bir temizleyiciyle yüzünüzü yıkadıktan hemen sonra, krem, köpük veya jel formundaki su bazlı bir temizleyiciyle kalan tüm kalıntıları temizleyerek gece bakımınızda kullanacağınız ürünlerin emilimini garantileyebilir, neredeyse servet ödediğiniz serumun hakkını verebilirsiniz!
2. Adım: Maske (Haftada 1 veya 2 defa, Gece)
Maskelerin bakım rutininin hangi adımında olması gerektiği çoğu zaman merak konusu. Ciltten durulanan maskeleri temizlenmiş cilde, tonik veya serumdan önce uygulamak gerekiyor. AHA/BHA içeren eksfoliasyon maskeleri veya kil, aktif kömür gibi bileşenlere sahip arındırıcı maskeler bu kategoriye girebilir. Soyucu maskeler güneşe karşı hassasiyet yaratacağından dolayı onlara gece rutininizde yer vermeye dikkat edin. Soyucu olmayan her türlü arındırıcı maskeyi de yine akşam uygulayarak gözeneklerinizin derinlemesine temizlenmesini ve böylelikle gece bakımlarınızın cildiniz tarafından daha iyi emilmesini sağlayabilirsiniz.
Fazlası cilde yedirilen, durulanmayan maskeleri de yine bu aşamada uygulayabilirsiniz. Ancak sonrasında tonik ve serum adımlarını atlayıp nemlendirici krem aşamasına geçmeniz gerekiyor. Çünkü ciltten durulanmayan maskeler serum adımının yerini tutuyor. Ciltte gece boyunca kalarak siz uykudayken çalışan gece maskeleri ise, bakım rutininin son adımında gece kreminin veya yüz yağının yerine uygulanıyor.
3. Adım: Tonik (Gündüz ve/veya Gece)
Öncelerin cilt kurutucu alkol bazlı tonikleri yerini nemlendirici ajanlarla cildi rahatlatan nazik formüllere bıraktı. Öyle ki, hyalüronik asit gibi nemi cilde hapseden içeriklere sahip olan yeni nesil tonikler, cilt bariyerinin kaybettiği nemi yerine koyma özelliğine sahip. AHA (alfa hidroksi asit, glikolik asit, laktik asit) veya BHA (beta hidroksi asit, salisilik asit) gibi kimyasal soyucular içeren tonikler ise ölü derileri atma, gözenekleri açma, hücre yenilenmesini hızlandırma, siyah nokta ve akneleri önleme özellikleriyle bakım rutininizin eksfoliasyon adımı için birebir.
Ancak unutmamak gerekir ki, soyucu asitler bazı ciltlerde hassasiyete ve tahrişe neden olabilir. Bu yüzden her gün kullanmamak, cildi yavaş yavaş alıştırmak ve gece bakımında yer vermek gerekir. Özellikle retinol uygulayacağınız günlerde, ciltte irritasyon oluşmaması için bu içeriklere sahip bir tonik kullanmaktan kaçının. Kuru, hassas ve reaktif bir cildiniz varsa, asit içeren tonikler yerine nemlendirici ve dengeleyici mist’leri tercih edebilirsiniz.
Toniklerin bir diğer özelliği de, sonrasında uygulanacak içeriklerin daha iyi emilmesini sağlayarak, cildi bakımın ileriki adımlarına hazırlıyor oluşu. Yüzünüzü yıkadıktan sonra, toniğinizi kuru cilde ellerinizle tampon hareketlerle uygulayın (pamukla uygulamak, bir miktar ürünün ziyan olmasına yol açıyor). Cildinize başka bir şey sürmeden önce, içeriklerin iyice nüfuz etmesi için 5 dakika bekleyin.
4. Adım: Göz Kremi (Gündüz ve Gece)
Göz çevresindeki cilt daha ince ve hassas olduğu için, çevresel etkenlerin yarattığı hasara karşı daha savunmasız. Yaşlılık belirtilerinin ilk görüldüğü bölgelerden olan göz çevrenizi her daim nemli tutmaya özen gösterin ve bunun için de mutlaka hem sabah, hem de akşam bakımınızda göz çevresi kremlerine yer verin.
Serum ve kremlerde bulunan aktif içeriklerin göz çevrenize temas edip hassasiyete yol açmasını önlemek için, göz çevresi kreminizi yüzünüzü temizleyip tonikledikten sonra serum veya krem adımlarına geçmeden önce uygulayın. Gündüz bakımınızda lenfatik dolaşımı hızlandıran masaj başlıklı bir krem ile göz çevrenizde anında canlanma elde edebilirsiniz. Gece ise cilt bariyerini onaran zengin içeriklere sahip besleyici bir göz kremiyle bu bölgeyi restore etmeye yönelik bir bakım uygulayabilirsiniz.
5. Adım: Serum (Gündüz ve/veya Gece)
Yüksek konsantrasyonlarda aktif içerikler barındıran serumlar, ince molekülleri sayesinde diğer bakım ürünlerine göre cildin daha derin katmanlarına ulaşarak lekelerden kırışıklıklara, farklı cilt endişeleri için yoğun bakım sunuyor. Gündüz antioksidanlar içeren bir serum uygulayarak, cildinizi gün boyu serbest radikallerin hasarına karşı koruyabilirsiniz. Cildi aydınlatma ve sıkılaştırma özelliğiyle bilinen C vitamininin yanı sıra, ve E vitamini, yeşil çay, resveratrol ve kafein gibi anti-aging faydalar sağlayan antioksidanlara da yönelebilirsiniz.
Hyalüronik asit içeren serumlar ise, su tutma özelliğiyle nemi cilde gün boyu hapsediyor. Gece bakımınızda da kullanabileceğiniz hyalüronik asit serumları, retinol veya akne tedavisinde kullanılan asitler nedeniyle kuruyan ve tahrişe meyilli hale gelen ciltleri yatıştırmakta oldukça etkili. Hyalüronik asit, su bazlı yapısı sayesinde yağlı ve akneye meyilli ciltlerde de rahatlıkla kullanılabiliyor.
6. Adım: Lokal Bakım (Gece)
Cilt geceleri onarım sürecinde olduğu için, leke veya akne gibi endişelere yönelik uygulanan lokal bakımları akşam rutininize dahil etmeniz en iyisi. İçeriklerin cildinize nüfuz edebilmesi için arada bariyer olmaması lazım, bu nedenle lokal bakımları cildinize nemlendirici krem sürmeden önce uygulamaya dikkat edin. Ürünü leke veya aknenin üzerine ince bir tabaka halinde sürdükten sonra, bakımınızın bir sonraki aşamasına geçmeden önce 5 dakika bekleyin. Nemlendirici kremi bu bölgelere değdirmeden yüzünüze sürün ve en son lokal bakım uyguladığınız kısımların üzerine nemlendirici kremi yaymadan, tampon hareketlerle hafifçe bastırarak ürünü sabitleyin.
7. Adım: Nemlendirici Krem (Gündüz ve Gece)
Cilt bakım rutininizde en az temizleme kadar önemli olan bir diğer adım, nemlendirme. Cilt tipiniz ve cilt endişeniz ne olursa olsun, sabah ve akşam mutlaka nemlendirici krem uygulamayı ihmal etmeyin. Güzel bir cilt için ilk kural cilt bariyerini sağlıklı tutmak. Bunun içinse tek yapmanız gereken cildinizin nemliliğini korumak. Uzun bakım rutinlerine vakit ayıramıyorsanız, veya birkaç aşamalı bakım size göre değilse, sadece şunu yapın: cildinizi sabah ve akşam temizleyin ve ardından cilt tipinize uygun bir kremle nemlendirin!
Nemlendirici kremin tek fonksiyonu cildinizi nemlendirmek değil; aynı zamanda öncesinde uyguladığınız bakım ürünlerinin emilimini artırarak, içeriklerden daha çok fayda elde etmenizi sağlıyor. Her cilt tipinin neme ihtiyacı var (yağlı ciltlerin de!) ve her cilt tipine uygun yapıda bir nemlendirici var. Yoğun dokudaki krem veya balm’lar kuru ciltler için elverişliyken, hafif yapıdaki kremler ve losyonlar normal ve karma ciltler için ideal. Yağlı ciltler ise likit formdaki ürünlere veya jel nemlendiricilere yönelmeliler.
Gündüzleri, cildinizi yağlandırmadan ve ağır bir his yaratmadan gün boyu nemli tutacak hyalüronik asit bazlı nemlendiricileri kullanabilirsiniz. Minimum 25 SPF içeren bir nemlendirici seçerek, sonrasındaki güneş koruyucu uygulama adımını atlayıp zamandan tasarruf edebilirsiniz. Eğer gündüz uyguladığınız nemlendirici SPF içermiyorsa, akşam da aynı ürünü kullanabilirsiniz. Ancak kapsamlı bir anti-aging bakım için seçiminizi hyalüronik asidin yanı sıra seramidler, vitaminler, lipitler ve proteinlerle gece cildin kendini onarmasını destekleyecek bir gece kreminden yana yapmanızı öneririz. Hatta cildiniz hassas değilse, yeni hücre oluşumunu ve kolajen üretimini artırmasıyla bilinen retinol içeren bir nemlendirici kremle de gece bakımınızı noktalayabilirsiniz.
8. Adım: Yüz Yağı (Gündüz ve/veya Gece)
Yüz yağları örtücü yapıda olduğu için, üzerine başka bir ürün uygulandığında içeriklerin emilimini engelliyor; ancak altına sürülen ürünleri sabitleme özelliği sayesinde de serumunuzun veya nemlendiricinizin daha iyi emilmesini sağlayarak bakım rutininizin etkinliğini artırıyor.
Yüz yağları tek başına kullanıldığında yüksek bir nemlendirme performansı göstermiyor. Ancak serum veya nemlendirici kremlerin üzerine uygulandığında nemi hapsetme özelliğiyle altındaki ürünlerin nemlendirici etkilerini katlıyor. Yüz yağları aynı zamanda cildi dış etkenlere karşı koruyan bir bariyer görevi görüyor. İşte bu nedenlerden dolayı, bu aşama bakım rutininizin son adımı olmalı.
Yüz yağları kuru, nemsiz ve tahrişe yatkın ciltler için olmazsa olmaz bir ürün. Ancak sadece kuru ciltli kişilerin yağ kullanabileceğini düşünmeyin. Kuşburnu çekirdeği yağı, jojoba veya skualen gibi hafif yapılı yağlar yağlı ciltlerde gayet iyi sonuç verebiliyor, hatta akneye meyilli ciltlerde sebum üretimini dengeliyor.
9. Adım: Güneş Koruyucu (Gündüz)
Her ne kadar bakımın son adımı yüz yağları olmalı demiş olsak da, gündüzleri bu kural biraz değişiyor ve son aşamada güneş koruyucular devreye giriyor. Mineral filtreler içeren fiziksel güneş koruyucular cilde nüfuz etmiyor, UV ışınlarını yansıtarak etkilerini cilt yüzeyinde gösteriyor. Bu koruyucular güneş ışınları ve diğer dış faktörleri bloke ettiği için, üzerine süreceğiniz ürün cildin alt tabakasına nüfuz etmiyor. Bu yüzden güneş koruyucunuzu cilt bakımından sonra, makyajdan önce uygulamanız en doğrusu.
Güneşin cilde zararlarını ve yaz/kış her gün dışarı çıkmadan önce en az 25 SPF içeren bir güneş koruyucu kullanmanın önemini artık hepimiz biliyoruz. Ancak son zamanlarda sıkça konuşulan bir konu var: Hangi güneş koruyucuyu tercih etmeli? Cilt altında kimyasal bir reaksiyon gerçekleştiren kimyasal filtreli güneş koruyucularda UV önleyici kimyasallar kan dolaşımına karışıyor, bu da sağlık açısından zihinlerde bazı soru işaretlerine yol açıyor. Mineral filtreli koruyucular ise uygularken cilt üzerinde biraz zor yayılsa da, kimyasal içeriklere maruz kalmadan korunma sağladıkları için, daha güvenli bir seçenek olarak görülüyor.