Jenny Molendyk Divleli… İstanbul’da yaşayan aslen Kanadalı bir isim. 2006 yılında İslam ile şereflenen Molendyk’i bu ay sayfalarımızda misafir etmek istedik. Kendisiyle nasıl Müslüman olduğunu ve sonrasında hayatında neler değiştiğini ve beş çocuğu için benimsedikleri ‘Evde eğitim’ tarzını konuştuk. Buyurunuz…
TÜRKİYE’DE YAŞIYOR
Sevgili Jenny, biraz kendi hikayenizden bahseder misiniz? Kanada’da başlayan hayatınız, Türkiye’ye gelişiniz… Hızlı bir tempoda geçmiş gibi hayatınız.
Kanada’da Hristiyan bir anne ve babanın çocuğu olarak doğdum ve büyüdüm. Bir abim var. Lise eğitiminden sonra, dil bilimi ve işaret dili tercümanlığı bölümünü okudum. Çocukluğum süresince normal ve mutlu bir aile hayatına sahiptik. Üniversitenin ikinci senesinde, annem ve babam ayrılmaya karar verdiler. Bu süreç benim imanı/dindarlığı sorgulamama sebep oldu. Bir yıl sonra ise dedem öldü. Bu ölüm ise inancı tekrar değerlendirmeme sebep oldu. Tam da bu hislerin ortasında İslam ile tanıştım ve üniversitede organize edilen bir İslam konferansında Müslüman oldum. Bu süreç içerisinde, daha sonra eşim olacak kişiyle tanıştım. 6 ay kadar sonra da evlendik. Evliliğimizin ilk 6 yılı Kanada’da yaşadık ve ilk iki çocuğumuz orada dünyaya geldiler. Türkiye’ye yerleşmeye karar verdiğimizde, hayatın bizi nereye götüreceğinden habersizdik. Şimdilerde ise 8 yıldır Türkiye de yaşıyoruz ve 3 çocuğumuz burada dünyaya geldiler.
NİYETİM YOKTU
Müslüman olmaya nasıl karar verdiniz?
İslam ile ilk tanıştığım ve araştırmaya başladığım zamanlarda, Müslüman olmak gibi bir niyetim hiç olmamıştı. İslam’ı araştırma niyetim, daha iyi bir insan olmak ve daha çok kültür, inanç tanıyan bir tercüman olarak mesleğimde daha başarılı olmaktı. İslam’ı öğrendikçe Hristiyanlıkla ilgili kafa karışıklığımın olduğunu gördüm. Zaman içinde Tanrı’dan beni doğru/gerçek olan yola iletmesi için dua etmeye başladım.
Sonrasında ise, beni İslam’a doğru yönlendiren birçok hadise oldu. Hepsini burada anlatmam uzun sürer. Ama önemli olan bir tanesi Kuran’ın değişmemiş olduğunu gerçeğini bana hissettirmesiydi. Allah’ın vaadinin gerçek olduğunu gösteren, yaşayan bir varlık olan Kuran mucizesi.
ÇOK KORKTUM
Neler hissettiniz?
Çok korkuyordum. O zamana kadar İslam’ı araştırdığımı kimseye söylememiştim. Kendimi biliyordum, eğer ki İslam’ı kabul edersem, tam anlamı ile onu yaşamaya gayret etmeliydim. Bu da saçlarımı kapatmamı gerektiriyordu. Böyle düşünüyor olmam bile korkumu daha da körüklüyordu.
9/11 sonrası, İslam’ın bilinmediği; İslam’ı bilenlerin de kötü bildiği bir zamanda; ailemin de çok zorlanacağı bir durum ortaya çıktı. İlk yıllar biraz zordu, ama Elhamdülillah Allah benim için zamanla kolaylaştırdı.
ADAPTASYON ZOR OLDU
Türkiye’deki hayatınıza alışmak zor oldu mu? Yeni bir ülke, yeni bir kültür…
Evet, kolay olmadı. Her ne kadar daha önce birçok kez tatil ve ziyaret için burada bulunmuş olsam da yaşamak çok farklı. Hiç Türkçe bilmiyordum. Hiçbir arkadaşım yoktu. İlk 6 ayımızda eşimin işi ile alakalı sıkça Kanada’ya seyahat etmesi gerekiyordu. İki tane küçük çocuğumuz vardı. Çocuk kütüphanesi, anne & çocuk programları, yabancılar için adaptasyon programları vb. kaynaklar maalesef bizim geldiğimiz yıllarda mevcut değildi. Hepsi aile olarak Türkiye’ye adaptasyonumuzu hem uzun hem de biraz zor kıldı. Bunların dışında da yaygın alışkanlıkları öğrenmek, benim kültürümde sorulması normal olmayan sorulara alışmam biraz zaman aldı. Çocukların atlet vb. giymezlerse, ayaklarında çorap olmazsa hasta olacaklarının sürekli hatırlatılması, Türk yemeği yapmayı öğrenmemin önemli olması, özel konuların kolayca sorulması, çocuklarımızın isteyerek mi olduğu, ne kadar maaş aldığım, kadınların kilolarının ulu orta konuşulması gibi…
YALANCI ÇIKARMALIYIZ
Dünyada İslamofobi maalesef yükselişte. Her gün farklı haberler duyuyoruz. Müslüman topluma karşı duyulan öfke artıyor. Bu yükselişin temel nedeni nedir?
İslamofobi’nin birçok sebebi var elbette. Bunların büyük bir çoğunluğu bizlerin kontrolü dışında. Biz Müslümanların sorumluluğunda olan ise İslam’ı gerektiği gibi temsil edemiyor olmamızdan kaynaklanan kısmı. Toplumumuzu İslam ve Müslüman yaşam konusunda bilinçli kılmak ve yaşantımızla İslamofobi’yi pompalayanları yalancı çıkarmak. Dinimiz ile ilgili açıkça ve haklı bir gururla bahsedebilme özgüvenine sahip olmalı, geçmiş nesillerimizle gurur duyup, kendi hikayemizi kendimiz anlatabilmeliyiz. Başkalarının bizim hikayemizi anlatıp, geçmişimizi manipüle etmesine, onu kötü göstermesine fırsat vermeyecek şekilde Müslümanlar olarak kendimizi bilgi ve birikim sahibi insanlar olmaya adamalıyız.
EV OKULUNU DESTEKLİYORUZ
COVID-19 ile dijital eğitim hepimizin gündemine girdi. Siz uzun bir süredir ev okul modeli ile ilgili çalışıyorsunuz?
Evet, ev okuluna inanan bir aileyiz ve bu konuda Türkiye’ye geldiğimiz zamandan beri heyecanımızı diri tutuyoruz. Çocuklarımızı şartların elverdiği kadar belli süreler ev okulu ile destekleme gayretinde olduk hep.
Evde eğitimin temel şartları nedir? Disiplin ve süreklilik nasıl sağlanır?
Çocuğumuzun içinde bulunduğu eğitim yılı için öğrenmesi gereken çıktıları bildikten sonra, bu sonuçlara ulaşmak için nasıl bir sistemde öğreteceği aileden aileye değişiklik gösterir.
Bazı aileler, sanki çocukları okuldaymış gibi kuralları olan yapısal bir sistem eşliğinde ev okulu eğitimlerini verirken, diğer bazı aileler ise sanki hiçbir yapısal sistemleri olmadan ev okulu eğitimini sağlamaktalar. Ev okulunu faydalarından biri, ebeveynlerin çocukları için en iyi metodu araştırıp bulması ve uygulayabilmesidir. Bu da her aileden aileye değişiklik gösterir. Bunlar; sabah okula başlama saatinden tutun da derslerin kaçar dakika olacağından, kullanılan müfredata ve öğretme şekline kadar değişiklik gösterir. Bizim için en iyi yöntem, öncesinden planladığımız müfredatı haftalık hedeflere ulaşabilecek şekilde planlamak ve uygulamak. Ayrıca çocuklarımın daha çok merak ettiği, ilgi duyduğu konuları fark ettiğimde, onların üzerinde daha fazla durarak, sevdikleri konularda daha derinlemesine öğrenmelerini sağlamayı tercih ederim. Yine bizim ailemiz için önemli olan bir konu; dini eğitimi de birçok alana entegre ederek verebilmek.
Son olarak, ev okulu yapan bir ebeveynin her alanda konunun üstadı olmasına gerek yok. Sadece, ihtiyacı olan bilgiyi ve tecrübe paylaşımını nereden elde edeceğini ve nasıl alacağını bilmesi yeterlidir.
KENDİMİZDEN SORUMLUYUZ
Sosyal medya, küresel şirketler, reklamlar, dünya çapında bir etkileşim var. Bu ortamda insanın kendini, kişiliğini koruması, birey olması nasıl mümkün?
Bu çok dolu-ağır bir soru ve bende cevabı olduğundan pek emin değilim. Fakat düşüncelerim şu şekilde: Bence Müslüman kimliğimiz güçlendikçe, dış faktörlerin etkisinde kalma durumumuz azalacaktır. Bu demek değildir ki biz birer Müslüman olarak sosyal medyanın, politikanın, sanatın, sporun vs. aktif bir parçası olamayız. Demek istediğim, kendimizi kuşatmayı seçtiğimiz her şeydeki kararlarımız “Bu benim dünya ve ahiret hayatım içim iyi mi?” filtresinden geçerek incelenmelidir. Markalar ve trendlerin dikkatimizi dağıtması ve bizi etkisi altına alması kolaydır. Ama bir Müslüman olarak, zamanımı nasıl harcadığım ve paramı nasıl harcadığım konusunda verdiğim kararlardan sorumlu değilmişim gibi davranamam. Müslümanlar olarak etik ve sürdürülebilir bir şekilde yaşama sorumluluğumuz olduğuna inanıyorum. Çalışanlarına zulmettiğini ya da köle misali ucuz işçi dükkanları olduğunu bile bile büyük bir markayı desteklememeliyim. Şahsen, yerel işletmeleri ve şirketleri desteklemeye çalışmanın, yiyecek ve ürünümün nereden geldiğini bilmenin beni daha sorumlu bir tüketici haline getirdiğini düşünüyorum. Sosyal medya ve sürekli olarak gark olduğumuz herhangi bir medya için… Her zaman geri dönüp Müslüman bakış açısından tüm bu şeylere bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Yüce Kuran’ın dediği gibi (2:216) “Sizin için kötü olduğu halde bir şeyden hoşlanmış da olabilirsiniz.” Biz kendimizi inancımız hakkında eğitmekle sorumluyuz, aynı zamanda bilinçli tüketiciler olmakla da. Ve tüketiciler derken hem ürünleri hem de medyayı kastediyorum. Bence kim olduğumuzu ve neyi savunduğumuzu biliyorsak, trendlere ya da bizi herhangi bir şekilde etkileyebilecek şeylere hayır demek daha kolaydır. Çocuklarımı düşünüp duruyorum.
Onları her şeyden koruyamam. Amacım, onlara yeterince güçlü bir benlik duygusu ve İslami değerlere dayanan güçlü bir ahlaki kod vermek, böylece çevrelerindeki dünyaya maruz kaldıklarında, hayatta nasıl yol bulacaklarını bileceklerdir.
İSLAM’IN YOLUNDA
Çocuklarınız için özel bir duanız var mı?
Allah’a ve Peygamberimize (S.A.V.) olan sevgileri her şeyden ve herkesten fazla olması için Allah’a dua ediyorum. Umarım onları doğru yoldan ayırmayacak insanlarla karşılaştırsın Allah. Müslüman olarak yaşamayı, Müslüman olarak ölmeyi ve firdevs cennetini nasip etsin.
Hz. Hatice validemiz gibi doğru olanı kabul etmeyi ve Hz. Ebu Bekir (R.A.) gibi sadakat sahibi olmayı onlara nasip etsin. Hz. Ömer (R.A.) gibi önderlik vasfına sahip olmak, Hz. Osman (R.A.) gibi tevazu sahibi olmak nasip olsun.
Hz. Ali (R.A.) gibi bilge, Hz. Hamza (R.A.) gibi cesaretli, İbn’ Avf gibi bereketli bir servete sahip, Ebu Hureyre (R.A.) gibi hafızaya ve Ayşe validemiz gibi ilim sahibi olmak nasip olsun. Enes İbn Malik (R.A.) gibi yararlı olmayı ve Cafer (R.A.) gibi belagat sahibi olmayı nasip etsin Allah.
Sümeyye validemiz gibi sebat etmeyi ve Meymuna (R.A.) gibi aileye sevgi duymayı nasip etsin. İbn Ömer (R.A.) gibi sünnete bağlı kalmayı ve Zeynep (R.A.) gibi cömert olmayı nasip etsin Allah. Abdullah İbn Mesud gibi Kur’an aşkına sahip olmalarını istiyorum ve Bilal (R.A.) gibi İslam’a karşı onurlu olmalarını.
Hz. Hafsa (R.A.) gibi Kur’an’a sahip çıkmalarını ve Hz. Fatma validemizin, Hasan ve Hüseyin’i yetiştirdiği gibi ümmet için dürüst çocuklar yetiştirmeyi nasip etsin Allah.
Ve son olarak beni ve eşimi eksikliklerimizden dolayı affetmelerini, İslam’a olan sevgileri ve doğruluktan ayrılmamaları sebebiyle, umarım Allah bizim hatalarımızı görmezden gelir ve bizleri, onları, yukarıda ismi geçen sahabeyle ve bütün peygamberlerle beraber Cennetine alır.
Âmin