Pandemi nedeniyle kısıtlamalara en çok maruz kalan onlar. Hastalığa yakalanma ve ölme riskleri de gençlere göre çok daha yüksek. Bunlara rağmen gençlere nazaran son 1 yılda daha mutlu olan yine onlar oldu
Son bir yıldır hepimizin hayatını olumsuz yönde etkileyen bir salgınla mücadele ediyoruz. Salgın nedeniyle hayatın her kesiminden insan sosyal izolasyona maruz kaldı. Bu şekilde sosyal yaşamdan uzaklaşmak, bu sürecin 1 yılı aşması ve geleceğin ön görülememesi sebebiyle hem psikolojik hem de biyolojik birtakım sorunlar ortaya çıktı.
Covid-19 virüsünün yol açtığı psikolojik sorunlara dair birçok farklı çalışma ve araştırma yapılıyor. Elde edilen sonuçlar da oldukça ilginç. Araştırmaların çoğu yaşlıların bu dönemi gençlerden daha mutlu geçirdiğini söylüyor.
Stanford Üniversitesi Uzun Ömür Merkezi’nde psikolog olan Laura Carstensen liderliğinde gerçekleştirilen bir çalışmanın sonuçlarına göre koronavirüs, pandeminin başından beri yaşlılar üzerinde çok baskı oluşturdu ancak gençler duygusal olarak yaşlılardan daha fazla etkilendiler ve psikolojik olarak daha kötü durumdalar.
TÜİK’in yaş gruplarına göre mutluluk düzeyini inceleyen raporuna göre de 65 ve üzeri yaş grubu, 2020 yılında yüzde 57,7 ile en yüksek mutluluk oranının görüldüğü yaş grubu oldu. Ancak Psikolog Serap Duygulu, 65 yaş ve üzerinde de pandeminin yetersizlik, değersizlik ve umutsuzluk duygularına kapılmaya yol açtığının altını çiziyor.
GENÇLER DUYGUSAL OLARAK YAŞLILARDAN DAHA KÖTÜ DURUMDA
ABD’de yayımlanan New York Times gazetesinde yer alan habere göre, koronavirüs salgınının başladığı 2019’dan bu yana yapılan araştırmalar yaşlıların, ilerleyen yaşla beraber hastalıkların duygusal etkileriyle baş etme yeteneğinin geliştiğini ortaya koydu.
Hatta sonuçlar 50 yaş ve üzeri kişilerde Covid-19 nedeniyle hastalanma ve ölme riski gençlere göre çok daha yüksek olmasına rağmen, bu bireylerin yine de olumlu duygular geliştirdiğini gösterdi.
Araştırmalarda, insanların yaşları ilerledikçe olumsuz durumlarla başa çıkma yeteneklerinin mi geliştiği yoksa bu durumlardan kaçınma ve olumsuzlukları yönetebilme becerilerini mi geliştirdikleri saptanmaya çalışıldı.
Bu araştırmalardan biri de ABD’nin Kaliforniya eyaletinde bulunan Stanford Üniversitesi Uzun Ömür Merkezi’nde psikolog olan Laura Carstensenliderliğinde gerçekleştirildi. Araştırma kapsamında ülke genelinde 18 ila 76 yaşları arasındaki 1000 yetişkinden oluşan temsili bir örnek grup oluşturuldu.
Seçilen kişilere, araştırma başlamadan bir hafta önce duygu durumlarıyla ilgili bir anket yapıldı. Anket soruları 16 olumlu durum (rahatlama ve eğlence gibi) ile 13 olumsuz durumu (suçluluk ve öfke gibi) içermekteydi. Carstensen araştırma sonuçları ile ilgili şunları söyledi:
“Koronavirüs, pandeminin başından beri yaşlılar üzerinde baskı oluşturuyor ve en başından beri bu durum onlar için kaçamayacakları bir tehdit oluşturdu. Ancak gençler duygusal olarak yaşlılardan daha kötü durumdalar.”
YAŞLILAR OLUMSUZ DUYGULARLA BAŞA ÇIKMADA DAHA BAŞARILI
Benzer bir çalışma da British Columbia Üniversitesi’ndeki psikologlar tarafından yapıldı ve Dr. Carstensen’in yaptığı çalışmaya benzer sonuçlara ulaşıldı. Salgının ilk iki ayında her yaş grubundan 800 kişiyle anket yapıldı ve bu araştırma ile de yaşlıların, olumsuz olaylarla ve duygularla başa çıkmakta gençlere göre daha başarılı olduğu kanıtlandı.
Bu insanlar bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde kendilerini oldukları gibi kabul ederek, daha tatmin edici günlük aktivitelere yönelmeye başladılar. Bu çalışma, gençlik yıllarında insanların hedeflerinin yeni beceriler edinme ve fırsatlar yakalamaya odaklandığı ancak yaş ilerledikçe hayatın akıp gittiğinin farkına vardıklarını destekliyor.
“HAYATIMIZ ÇOCUKLARIMIZ VE TORUNLARIMIZ KADAR KESİNTİYE UĞRAMADI”
Kaliforniya Üniversitesi’nden Profesör Susan Charles ise durumu şöyle özetliyor: “Sanırım yaşlılar koronavirüs nedeniyle risk altında olmalarına rağmen ‘Hayatımız çocuklarımız ve torunlarımız kadar kesintiye uğramadı’ demeye başladılar.” Araştırmayı yapan bilim insanları, yaşlıların bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde kendilerini oldukları gibi kabul ederek, daha tatmin edici günlük aktivitelere yönelmeye başladıkları sonucuna ulaştı.
TÜİK RAPORU: PANDEMİDE EN MUTLU OLANLAR 65 YAŞ VE ÜZERİ
TÜİK’in yaptığı ankete göre 2020’de bireyleri en mutlu eden durum ‘sağlıklı olmak’ oldu. Yaş gruplarına göre mutluluk düzeyi incelendiğinde; 65 ve üzeri yaş grubu, 2019 yılında yüzde 58,5, 2020 yılında ise yüzde 57,7 ile en yüksek mutluluk oranının görüldüğü kitle oldu. Ankete göre kendilerini en çok sağlıklı olmanın mutlu ettiğini ifade edenlerin oranı, 2020 yılında yüzde 70,9 olurken bunu sırasıyla; yüzde 12,8 ile sevgi, yüzde 8,8 ile başarı, yüzde 4,6 ile para ve yüzde 2,3 ile iş takip etti.
Sizce ülkemizde 65 yaş ve üzeri olan kişilerin psikolojisi pandemi dönemde nasıl etkilendi?
Yukarıda bahsi geçen araştırmaların çok büyük önemi var ve virüs nedeniyle etkilenen kesimleri anlamamıza ve yeni tutumlar belirlememize çok yardımcı oluyorlar. Ancak ülkemizde durumun daha farklı bazı yönleri de bulunuyor. Öncelikle salgının başladığı ilk anlardan itibaren 65 yaş ve üzeri nüfusun onları korumak amacıyla sosyal ortamlarda bulunma saatlerinin kesin bir şekilde sınırlandırılmış olması, onların yaşadıkları bazı kronik rahatsızlıklar nedeniyle salgından en çok etkilenecekler olarak değil de sanki salgını yayanlar olarak algılanmalarına yol açtı. Sosyal yaşamlarını aktif olarak sürdüren büyük bir kitle bu anlamda tamamen evlerine kapandı ve zorunlu ihtiyaçlarını dahi kendileri sağlayamayacak duruma geldi. Bu anlamda sosyal açıdan en çok korumasız kalan grup 65 yaş ve üstü nüfus oldu.
Temelde onları korumak amaçlı alınan önlemler bir tür yaş ayrımcılığı gibi algılandı ve hem onları yalnızlaştırdı hem de daha önceden kendi başlarına yapabildiklerini yapamadıkları bir noktaya getirerek yetersizlik, değersizlik ve umutsuzluk duygularına kapılmalarına yol açtı. Gençlerde fikirlerinin önemsenmemesi, deneyimsizlik ve yetersizlik gibi yönlerden yaş ayrımcılığına maruz kaldıkları duyguları ortaya çıkarken; yaşlılarda da deneyim, bilgi ve birikimlerinin dikkate alınmaması, görmezden gelinmesi gibi yönlerden yaş ayrımcılığına maruz kaldıkları algısı oluştu.
Yaşlı nüfusun psikolojisi bu dönemde en çok nelerden etkilendi?
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi’nin yaptığı bir araştırmanın sonuçları şöyle: 65 yaş ve üzeri vatandaşlarımızın evlerinden dışarı çıkmaları, açık alanlarda, parklarda dolaşmaları ve toplu ulaşım araçları ile seyahat etmeleri sınırlandırılarak sokağa çıkmaları yasaklanmıştır. Bu süreçte yaşlılar başkalarına bağımlı olma (yiyecek ve ilaç alma, bankadan para çekme vb.), sosyal izolasyon, aile dinamiklerinde değişme, ruhsal/zihinsel sorunlar, hareketsiz yaşam, gün ışığından yararlanamama, işyerlerini kapatmak zorunda kalma, sağlık kontrollerine gidememe, yaş ayrımcılığı riski sorunlarıyla karşı karşıya kaldılar. Yaşlı bireylerin evde kalmaları, dışarı çıkamamaları nedeniyle; fizyolojik, biyolojik ve ruhsal açıdan gerilemelerin görüldüğü, fonksiyonel ve yapısal değişikliklerin yaşandığı, korunma, gözetim ve bakım gereksinimlerinin arttığı, günlük yaşam aktivitelerinin yerine getirilmesinde problemler olduğu belirlenmiştir.
Ülkemizdeki kalabalık aile yapısı ve ailelerimizle olan güçlü bağlar bu konuda ne kadar etkili?
Türk toplumunda dünyadaki diğer ülkelerin birçoğundan farklı olarak, güçlü aile bağlarının olması, yakın ilişkiler, bir arada yaşama alışkanlıkları, aile büyüklerinin çocukları tarafından korunup bakılması gibi sosyal dinamiklerin hala sürmesi nedeniyle yaşlı kesimin pandemi sürecinde daha çok yalnızlaştıklarını, geleceğe yönelik umutlarının ve yaşam isteklerinin zayıfladığını görmek mümkün. Elbette ki bu süreçten güçlenerek çıkan, olumsuz durumları olumlu gelişimle sürdüren bireylerin olduğu da bir gerçek. Bunu başarabilen bireylerde yüksek yaşam doygunluğu, kendilerini gerçekleştirmiş olma duyguları, yaşla beraber kazandıkları deneyimleri çevrelerine aktarabilme becerileri, yaşadıkları her anın değerini bilme ve mutlu olma algılarının gelişmişliği çok etkili.
Yaşlılarımızı korumak için fiziksel olarak onların yanında olamasak da ruh sağlığını korumak için neler yapmalıyız?
Henüz ne zaman biteceği belli olmayan bu salgın döneminde hem birbirimiz için hem de 65 yaş üstü aile bireyleri için yapabileceğimiz pek çok şey var. Öncelikle bu sürecin mutlaka biteceğini hatırlamak ve hatırlatmak lazım. Kaygılardan uzaklaşmanın bir yolu da mutlaka hastalanacağımız beklentisini kırmak için, bulunduğumuz anda kalabilmeyi başarabilmek. Çünkü biliyoruz ki olumlu düşünmek, olumlu beklentiler içinde olmak hem psikolojik hem de fizyolojik olarak bağışıklık sistemini güçlendiriyor ve hastalıklara karşı bir tür bariyer oluşturuyor.
Gün içinde telefonla da olsa birbirimizle temas içinde olmak, uğraşmaktan keyif aldığımız hobiler bulmak çok yararlı. Evlerde sınırlı alanlarda yaşamak zorunda kaldığımız bu dönemde işe yaradığımızı bilmeye ihtiyacımız var. O nedenle yeni şeyler öğrenmek, farklı beceriler kazanmak çok önemli. Genç kuşak aile büyüklerine teknoloji kullanımı konusunda da çok yardımcı oluyor ve özellikle sosyal medya hesapları konusunda yaşlı büyüklerine yol gösteriyor. Gençlerin öğretmeye meraklı yönlerinden yararlanmak ve bu anlamda onlardan destek alarak çevrimiçi eğitimlere katılmak, yeni tarifler öğrenmek oldukça yararlı bir etkinlik olur. Yaşı büyük aile bireylerinin tecrübelerinden yararlanacağımız önerilerde bulunmak da onların kendilerini değerli ve ihtiyaç duyulan bireyler olarak hissetmelerini sağlayacaktır. Özellikle yaşı küçük olan gençlerin ve çocukların aile bireylerinden bazı becerileri öğretmeleri konusunda yardım istemeleri, örneğin bazı el becerilerini, yemek tariflerini, dikiş dikmeyi, ufak tefek tamirat işlerini öğrenmeleri yaşlı ve geç kuşağın daha çok yakınlaşmasına yardımcı olacak etkinliklerdir.
Biz ülke olarak aile ilişkilerine çok önem veren, hala birbiriyle bağlarını sürdüren bir toplumuz. Bu bağların güçlenmesini sağlayacak her çabayı göstermek ve sürdürmek hem bu süreci daha kolay ve olumlu duygularla atlatmamızı sağlayacak, hem de psikolojik ve fizyolojik direncimizi artıracaktır.